Bu hafta ICSG akıllı şehirler ve akıllı şebekeler kongre ve fuarına katıldım. Fuar güzel organize edilmekle birlikte fuarda yeni pek çok gelişmenin insana dokunmaktan uzak olduğunu görünce üzülmeden edemedim.
Fuar’da bir buluttur gidiyor tabiri caizse. Sürekli bir veriyi bir yerden alıp buluta atan cihazlar, sonra bu veriyi görselleştiren yazılımlar, sayaç okumalar v.s. aynı cihazların ve aynı kodların farklı farklı şekilde yazılıp yanına da bir “Bulut Bilişim” eklenmiş haliydi pek çok ürün. Ürünleri ve yaptıklarını karmaşık lanse ederek gerçek dışı bir teknoloji lansmanı yapılıyor.
Firmalar bence artık şunu anlamalı; senin neyi ne kadar karmaşık veya iyi yaptığının benim için zerre önemi yok. Önemli olan bu teknolojin benim hayatıma nasıl dokunuyor ? Mesela tüm sayaçlarını uzaktan okumak suretiyle çok net talep tahmini yaparak arzı organize eden, akabinde de elde ettiği fiyat avantajını müşterilerine yansıtan bir sistem olsa mesela bu insan hayatına dokunurdu; insanlar için birşey yapardı. Lakin sizin bir yerde kiraladığınız sunucu içerisindeki veri tabanına kaydettiğiniz verileri karmaşık sorgular ile şık bir web sitesinde göstermeniz hiçbir anlam ifade etmiyor. Üstelik bu teknoloji yeni de değil, yıllardır vardı.
Bu konuda Steve Job’ın filminde muhteşem bir nokta var. Buyrun beraber izleyelim… Sizce bu süper muhteşem bir saat mi yoksa bomba mı ?
Tüm bu teknolojilerden anlayan birisi olarak eşimle olan diyaloglarımda benim için “muhteşem” olan şeylerin aslında onun için ne kadar değersiz ve önemsiz olduğunu görüyorum. Harici harddisk’in takılması onun umrunda değil, onun istediği sadece istediği zaman fotoğraflara bakabilmek.
Teknolojiye artık bu açıdan bakmaya başlasak çok daha sağlıklı olacak çünkü insan’a dokunmadıktan sonra teknolojinin hiç bir anlamı yok.
Bu fuarda Gamze Sofuoğlu ile tanıştım. Gamze görme engelli ama yılmamış, engelini avantajına çevirmiş. Engelliler için bir teknolojinin Turkcell’de uyarlamasını yapmış. Teknoloji aslında o kadar basit bir teknoloji ki, elde mevcut telefonlarda bulunan bluetooth ve internet altyapısı ile görme engellilerin otobüsler ile rahatça seyahat etmesini sağlıyor. Gitmek istediğiniz yönün otobüs kodunu telefonunuzda seçiyorsunuz, durağa geldiğinizde bluetooth ile sizin geldiğinizi anlayıp yolda gelen şöföre o durakta bir engelli yolcu bineceğini söylüyor. Sonra gideceği durağı da seçerek hangi durakta ineceğini söylüyor. Ayrıca ineceği duraktaki bluetooth vericileri engelli kişinin cep telefonuna istediği durağa geldiğini söylüyor. Kendisi yanımda iPhone’un o hiç kullanmadığımız erişilebilirlik özelliklerini kullanarak uygulamayı o kadar güzel kullanıyordu ki aslında bu alanda daha yapılabilecek çok şey olduğunu keşfettim.
Turkcell ve GetPoi’nin ortaklığında geliştirilen bu teknoloji zaten elde mevcut bir teknoloji. Bluetooth neredeyse 20 yıllık, telefonlarda GPS vericileri de yine yıllardır var. Bu sistemin işlemesini sağlayan “Bulut” da zaten yine yine yıllardır var ama burada asıl olan ek maliyet, ek ürün gerektirmeden eldekiler ile insana dokunabilen birşey yapabilmek. Gamze’yi tebrik ettikten sonra fuar alanını gezmeye devam ediyorum ama tüm ürün grupları artık kopyala-yapıştır geliyor.
Bu konuda bence harika bir innovasyon olan Cosa’dan da bahsetmek isterim. Cosa’nın stratejisi size doğalgaz tasarrufu yaptırmak suretiyle sistemlerine abone olmanız. Böylelikle onlara ödediğiniz paranın kat be katını doğalgazdan tasarruf ederek sağlayabilirsiniz. Peki nedir bu Cosa ? Yine sadece internetten ve bluetooth’dan oluşmuş yıllardır var olan bir teknolojinin insana dokunan hali.
Bu fotoğrafta gördüğünüz ürün Cosa’nın ev ünitesinin içi. Şimdi size yine uzaktan bir teknoloji harikası olarak görünebilir ama o kadar basit bir cihaz ki aslında. Kırmızı ile dikdörtgen içerisine aldığım kısım yurt dışından getirilen içerisinde OpenWrt dediğimiz linux çalışan 10$’lık full bir bilgisayar ya da tabiri caizse “beyin”. Geride kalan kısımlar ise Cosa’nın geliştirdiği butonların, ledlerin v.s. lerin takılacağı kart. Bu gördüğünüz kartı yaptırmak Karaköy’de 2 saatinizi alır.
İçinde çalışan yazılım da aslında piyasada bulunan pek çok üründen farklı değil. Bu şekilde uygulama yapılmasına izin veren binlerce uygulama var. Kısaca, bir Cosa akıllı ev sensörü yapmak teknolojiden anlayan ve elinde aracı gereci bulunan birisi için birkaç saatlik iş. Cosa bu akıllı ünite ile sizin evinizin internetine bağlanıp kendi sunucusuna bilgi gönderiyor. Bu arada kombinize takılan kutu ile bluetooth üzerinden haberleşip rölesine aç/kapa komutu gönderiyor.
Lakin Cosa’yı farklı kılan bu eldeki teknolojileri kullanma şekli. Kombi kullanan pek çok evde kombi üzerinden su sıcaklık ayarı yaparız. Kombinin içersinin suyu biraz soğursa kombi devreye girer. Eğer evimize bir adet oda termostatı eklersek Cosa’nın sunduğu doğalgaz avantajını %80 oranında yakalamış oluruz. Cosa burada bu termostatın cep telefonundan kullanılmasını sağlayarak, ve bunu herkesin kolayca anlayabileceği şekilde yaparak bize doğalgazdan tasarruf etme imkanı sunuyor. İşte bu gerçekten akıllı bir teknoloji. Teknolojik olarak 10 yıl ileride olduğu için değil, insan hayatına dokunabildiği için.
Teknoloji insana dokunmadığı sürece bir anlam ifade etmiyor. İnanın bana sizin ürününüz ne kadar bulut-IoT-bilişim zart zurt harikası olsa dahi anneleriniz, eşleriniz, çocuklarının kolaylıkla bu üründen faydalanmıyorsa pek bir anlamı yok. Hitap ettiğiniz kesim o kadar küçülüyor ki üstelik. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey kart üretmek, metal montajlamak değil. Türkiye’nin ihtiyacı olan inşaat değil, plaza değil, katma değer. Katma değerli üretim, insanlara hitap eden teknolojiler geleceği şekillendiren teknolojiler.
Bir yanıt yazın