IKEA’ya girdiğinizde o küçük alanların nasıl efektif ve minimal bir şekilde kullanıldığı hepimizin ilgisini uyandırır. Sanki oradaki masaya bir otursak, sevgilimizle bir şarap açsak ve muhteşem bir muhabbete dalsak havasını yaratır.
Herşey elimizin altında, herşey kutularında istifli ve düzenli.
Dikkat ederseniz IKEA’da kutu kullanımını özendiriyor. Herşeyi kutulamak için her ebatta ve türde bir kutusu var. Odalar, eşyalar herşey temelinde kutulardan oluşuyor. Raflar ve kutular. Birşeyleri depolamak için kapalı alanlar. İçerisi ne kadar düzensiz olursa olsun kapattığınızda dışarıda bir düzen havası.
Türk ev gelenek göreneklerinde bu kutuların içlerinin düzenlenmesi ve temizlenmesi gibi huylar da var. Mesela hiç kullanılmayan tabak çanakların olduğu kutu/raf arada bir çıkarılır temizlenir geri konulur. Hatta evde sağda solda depolanmış o kadar çok malzeme vardır ki “toz alma” eylemş başlı başına bir temizlik faaliyetidir.
İşte tam da bu noktada bence bu “kutu” konusu bizi daha fazla eşya almaya itiyor. Mevcut eşyalar ortalıkta bulunmadığı zaman biraz daha eşya alabilir mişiz gibi geliyor. Daha fazla eşya alıp sonra onları barındırmak için daha fazla kutu alıyoruz. Elimizin altındaki pek çok eşyayı da kutulara sokuşturuyoruz.
Şimdi kendi hayatımızı sorgulama zamanı; kaç tane kutunuz var? kutularınızda neler var? Bu kutuların hepsini yok etsek kaçının içerisindekileri hatırlayacaksınız?
İlk başta biraz zor gelebilir; ama onlar bana lazım olacak diye tutuyorum diye söylenebilirsiniz. Atın demiyorum ama ev haricinde biryerlere kaldırın ve unutun. Bakalım ne kadarına ihtiyaç duyacaksınız?
Sizce kutular sizin hayatınızdan kaç dakika çalıyordur? Daha ferah kullanabileceğiniz ne kadar alanı sizden koparıyordur?
Bir yanıt yazın