Ekonomik durumunu bir seviyeye getiren her birey varlıklı mıdır? Örneğin, kirada evleri olan birisi gerçekten “varlıklı” olarak kabul edilebilir mi? Peki, paranın eskisi ve yenisi olur mu? Ya da sonradan görmüşlüğü?
Geçtiğimiz günlerde Endeavor’un düzenlediği bir etkinlikte girişimci bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Bana “Sence neden girişimcilikle uğraşıyoruz?” diye sordu ve ardından kendi cevabını verdi: “Sınıf atlamak için.” O ana kadar hiç bu şekilde düşünmemiştim. Girişimcilerle tanışmak, fikir alışverişinde bulunmak bana hep keyifli gelmişti, ama bu işin asıl motivasyonu sınıf atlamak mıydı?
Benim sınıfım neydi ki?
Varlık ve Hayata Yerleşme
İş hayatımda ve özel hayatımda pek çok orta sınıf veya varlıklı kişiyle tanıştım. Gelirleri arttıkça hayatlarında bir şeylerin değiştiğini gözlemledim. Ancak bu değişim çoğu zaman sanki “oturmamış” gibiydi. Birşeyler sırıtıyor, üzerinde emanet gibi duruyordu. İletişimleri mesafeli olmaya çabalayan bir ses tonu ile süslenmeye çalışılıyor, muhabbet kısa sürdürülüyordu. Bu kendiyle barışık olamama durumunu iletişimin her noktasını sarıyordu.
Bu hep fark ettiğim ama bir türlü adını koyamadığım bir etkileşimdi. Ta ki Rivals dizisindeki old money ve new money kavramlarını görene kadar.
Dizideki kavramları ve dikkat edilen detayları keşfettikçe, paranın kişinin hayatında bir “yerleşme evresi” olduğunu daha belirgin gözlemledim. Bireyde eksik olan da buydu. Bu, parayla her şeyi yapabileceğini düşünmekten, sadece istediği şeyleri yapmaya olan geçiş süreciydi. Oysa bu geçişin bedeli birkaç jenerasyondu.
Old Money: Nesilsel Varlığın Sakinliği
Nesilsel varlık, yani aileden gelen ekonomik güç ve refah içerisinde büyüyen bireyler, paraya sahip olmayı “verilmiş” değil, “doğal bir durum” olarak görmeye meyillidir. Sahip oldukları varlığı sorgulamadıkları için, hayatlarını genellikle kendi istekleri doğrultusunda sakin ve dengeli bir şekilde şekillendirirler. Popüler kültürün hayatlarına yön vermesine çoğu zaman izin vermezler. Lüks bir etkinlikte bulunsalar dahi bunu reklam etmezler ve bunu yapma ihtiyacı da hissetmezler.
Bu bireyler, sahip oldukları servetin birden fazla paydaşın emeğiyle elde edildiğini bilir. Bu nedenle, paylaşmaya daha yatkın olurlar. Old money kavramı; dinginlik, kendine güven ve zarif bir sadelikle ortaya çıkar.
New Money: Varlığın İlk Heyecanı
Nesilsel varlığa sahip olmayan birey ise ekonomik güce eriştiğinde, ilkbaşta bununla her şeye sahip olabileceğini düşünür. Bu düşünce, harcama alışkanlıklarına da yansır. Lüks tüketim bir “kendini kanıtlama” aracı haline gelir. Marka takıntıları, gösteriş amaçlı etkinlikler ve sosyal medya odaklı paylaşımlar bu durumun dışavurumudur. Birey kendiyle değil sahip oldukları ile ortaya çıkmaya çalışır.
Bu yeni varlık, ancak bir sonraki nesilde – iyi okullarda okumuş, bu refah içerisinde büyümüş çocuklarda – normalleşir. Lakin o zamana kadar “new money” kimliğini taşımaya devam eder. Bu bireylerde daha fazla hırs, daha az paylaşma arzusu ve sürekli bir tetikte olma hali, hatta bir FOMO (kaçırma korkusu) daha sık görülür. Birey düzenli olarak bir kendine güvensizlik duygusu içerisinde kendini başkaları ile karşılaştırma ihtiyacı hissedebilir.
Parayla ne yaptığın…
Paranın eski ve yeni halleri, bireyin hayatındaki duruşunu, davranışlarını ve çevresine etkisini şekillendirir. Old money ve new money arasındaki fark, sadece ekonomik bir durum değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı, algı ve davranış farkıdır.
Boşuna dememişler: “Zenginlik bağırır, servet fısıldar.”
Bir yanıt yazın