Covid dönemiyle birlikte bir rehavetin de üzerimize çöktüğünü söyleyebilir miyiz? Her ne kadar iş hayatına dair hırslarımı yitirmemiş olsam da hayata dair bir salıvermenin üzerime çöktüğünü usulca hissediyordum.
İlk önce sporla başladım. Uzun süre ayrı kaldığım spora bir geri dönüş -ve istikrarlı bir geri dönüş- yaptım.
Spor sonrasında da beslenmemi Naval’ın kitabında okuduğum bir metne göre değiştirdim. Biraz açlık iyi olabilir miydi?
Tüm bunları yaparken de açlığın ve soğuğun insana ne kadar iyi geldiğini fark ettim.
Bir dakika! Açlık ve soğuk bir insana nasıl iyi gelebilir ki? Hayattaki amacımız iyice beslenmek ve sıcak kanepe üzerinde rahatlamak değil miydi en başından beri? Bunun için efor sarf etmedik mi? Üniversiteler, yoğun iş hayatı bunun kazanılması için değil miydi? Bunlar bizim kazanılmış hakkımız değil mi?
Peki bencillik? Bencillik iyi midir? Bize “bencil olma” diye tembihlenen bencillik iyi olabilir mi? Mesela bencillik iyi olmasa uçakta hava maskesini önce kendimize takar mıydık?
Kişi dinamik olmalı, bencil olmalı, üşümeli, düşünmeli, acıkmalı, aç kalmalı. Bazen öğün atlamalı, bazen bulabildiğini yemeli. Soğukta kalmalı, biraz soğukta yürümeli. Evin içi hiç belirli bir sıcaklığın üzerine çıkmamalı.
Kişi, kişi hayatta güçlü kalmalı.
Kişi, ancak güçlü olduğunda etrafına da güçlendirebiliyor.
Hem o güzel aşk şarkılarını yazdıran da aşk acısı değil midir? Mesela?
İnsanın bir yanı eksik kalmalı. Eksik kalmalı ki, tamamlamaya giden yolculuğun güzelliğinin her zerresini hissedebilsin.
Soğuk, açlık, yalnızlık ve aşk acısı iyidir. Diri tutar 🙂
Bir yanıt yazın