Apple Watch, Whoop ve Mekanik Saatler Üzerine

1995 yılında, ortaokuldayken ışıl ışıl bir Swatch takıyordum. Tabii o zamanlar, zamanın kendisi bile bir anlam ifade etmiyordu. Saatin amacı sadece ders giriş çıkışlarını takip etmekti.

Çok şık bir saatti ama benim aklım hesap makineli Casio saatlerdeydi.

Kime sorduysam “Swatch daha güzel” dedi. Ancak ben elektronik bir saat almaya meraklıydım. Aldım da. İçerisine telefon numarası kaydedilebilen bir CASIO Databank aldım. Tabii o zamanlar cep telefonları bu kadar popüler değildi, ulaşılması zor şeylerdi. Kullanımı zordu ve merakınız, taktıktan bir hafta sonra yok oluyordu. Elektroniğe ilk yönelimim böyle başladı. Nerd gibi görünmeye başlamıştım 🙂

İlk Apple Watch saatime kadar Tommy Hilfiger, Fossil, Emporio Armani gibi farklı pilli saatler taktım. Ama o dönemde saat, sadece takılmış olmak için takılan bir şeydi. Ha onu takmışım, ha öbürünü. Bir anlam ifade etmiyordu.

Derken benim gibi bir Apple fanboy için ilk Apple Watch geldi. Ortaokuldan sonra ilk kez bir saati hemen almak istedim. Türkiye’de henüz yoktu. O yüzden yurt dışından Elif’in babası aldı. Hem de paslanmaz çelik kayışlı.

İlk taktığım andaki mutluluğu hatırlıyorum. Kurulumu iPhone ile eşleşerek başlıyordu. Saatler süren bir eşleşme ve hazırlanma sonrasında karşımdaydı. İlk mesaj uyarım koluma düştü. Nasıl sevindiğimi anlatamam.

Zamanla bu uyarıların hepsi anlamsızlaştı ve dikkatimi dağıtan şeyler hâline geldi. Önce telefonumdaki bildirimleri kapattım, sonra Apple Watch’takileri. Ancak Apple Watch, bir medikal cihaz gibi sürekli kalp değerlerimi kaydettiği için açıkçası hemen vazgeçemedim. Hatta Series 1’den sonra bir de Series 4 satın aldım. Sonrasında da Ultra’ya terfi ettim. İçten içe, saatlerin de telefonlar gibi zamanla eskimeleri ve kullanılmaz hâle gelmeleri beni rahatsız etmeye başlamıştı.

Sürekli yeni bir telefon almak gibi, yeni bir saat de almak ihtiyaç hâline geliyordu.

O sırada mekanik saatler yavaş yavaş ilgi alanıma girmeye başlamıştı.

Mekanik Saatler

Mekanik saatler, kolun hareketiyle kendini kuran ve taktığınız sürece hiç durmadan çalışan saatlerdir. Buradaki anahtar kelime: taktığınız sürece. 50 yıl? 70 yıl?

Bu saatler genelde lüks olarak tanımlanır. Her ne kadar Apple Watch Ultra’nın fiyatının altında çok güzel otomatik saatler bulabilseniz de, arkalarında Apple gibi bir pazarlama devi olmadığından her yerde karşınıza çıkmazlar.

Kırk yaşına girdiğim bu yıllarda, hayatımda değişmeyen, hep güzel kalan ve güzelliğini ebediyete aktaran şeylerin önemini fark etmeye başladım.
Mesela bir Porsche’ye baktığınızda, hatları yıllar boyunca hep aynı tasarım çizgisini takip etmiştir. Bir Porsche’yi her yıl değerli kılan da bu tasarımın sürekliliği ve mekaniğin inceliğidir. Mekanik saatlerde de benzer bir durum söz konusudur.

Bir mekanik saati anlatırken, onun hayatınızda nelere eşlik ettiğini anlatırsınız.
Koştuğunuz, sonra durduğunuz, sonra tekrar koştuğunuz yıllarda…
Çocuğunuzun doğumunda, şirketinizin başarılarında, düğününüzde, torununuzda, emekliliğinizde, en güzel ve en kötü günlerinizde hep sizinle olur.

Dahası? Sizden sonra da oğlunuzla ve torununuzla olur. Nesilden nesile aktarılabilecek yegâne bir armağandır.

Medikal veriler

Apple Watch, benim için bir medikal veri kaydetme cihazıydı. Watch’taki uygulamalarda çok katma değerli analizler olmasa da, gelecekte olur düşüncesiyle kayıt konusunu önemli görüyordum. Bu yüzden de Apple Watch’tan vazgeçemiyordum.

Bir gün, bir toplantıda çalıştığımız bir firma sahibinin sol koluna Patek Philippe Nautilus, sağ kolunun iç kısmına da Apple Watch taktığını fark ettim. İlk başta güzel bir çözüm gibi geldi. Ama ben Apple Watch Ultra kullandığım için öyle bir çözüm bana pek uygun değildi. Ultra küçük bir saat değil.

Sağlık verilerimi takip etmekle mekanik saat takmak arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. Apple Watch ise sadece bu yüzden hayatımda kalmaya devam ediyordu.

Uyku sen ne kadar önemlisin

2024 ve 2025 yıllarında hayatımda bazı köklü değişiklikler oldu. Sabahları yorgun kalkıyor, hatırlamam gereken şeyleri hatırlayamıyor ve gün içinde odaklanmakta zorlanıyordum. Bu konuyu araştırırken, uyku kalitemin düşük olduğunu ve iyi uyuyamadığımı fark ettim.

Farkında olduğum ama çözemediğim bir sarmalın içine giriyordum ki, OpenAI kurucularından Andrej Karpathy’nin “Finding the Best Sleep Tracker” yazısına denk geldim.

Uyurken takabileceğim, çıkarmakla uğraşmayacağım ve doğru ölçüm ile veri analizi yapabilen bir cihaz olduğunu keşfettim.

Hem uykumu düzenleyecek bir cihaza hem de otomatik saat takmaya olan ilgim arttıkça Whoop dikkatimi çekmeye başladı.

Whoop ve Oura

Whoop, ekranı olmayan ve bileğe takılan bir elektronik cihaz. Şarj etmek için bile çıkarmanıza gerek yok; şarj cihazı üzerine takılıyor ve bir saat içinde tamamen şarj oluyor.

Cihaz, telefonunuzla haberleşerek size hayatınızla ilgili metrikler sunuyor. Whoop, Apple gibi yoğun pazarlama kullanan bir ürün. Ayrıca sadece cihazı almakla iş bitmiyor, her yıl üyelik yenilemeniz gerekiyor ki bu da yıllık 200 USD’den başlıyor. Aslında oldukça pahalı bir ürün.

Ancak iki sorunu çözüyor:
Birincisi, bileğinizden çıkarmak zorunda olmadığınız ve uyurken de kullanabileceğiniz ince bir çözüm. Sizden sürekli kalp atışı ölçümü aldığı ve veriyi daha iyi analiz ettiği için daha detaylı sağlık bilgileri sağlayabiliyor.
İkincisi, mekanik saatinizi doya doya takabiliyorsunuz. Kolunuzda iki saat ile gezmemiş oluyorsunuz.

Cihazı sağ koluma, otomatik saatimi ise sol koluma takabiliyorum. Eğer kolunuza bir cihaz daha takmak sizi rahatsız ediyorsa yüzük kısmına geçebilirsiniz.

Bu da Oura ring. Bazı kullanıcılar için yüzük daha rahat olabiliyor. Whoop gibi detaylı veri analizi yapabilen bir cihaz. Yine telefonunuzla eşleşip size bilgi sağlıyor.

Bu iki cihaz özellikle Apple Watch veya Garmin gibi cihazlardan sıkılıp eski ve ebedi otomatik saatlerine dönmek isteyenler için biçilmiş kaftan.

Whoop ve Oura’nın da piyasada pek çok farklı rakibi var, onları da deneyebilirsiniz ama sağlık verilerinin doğruluğunun test edildiği cihazları tercih etmenizde fayda olacaktır. Eğer donanım doğru veri toplayamıyorsa yazılım hiç bir şey yapamaz.

Gelecek nesillere doğru

Geçtiğimiz 15 yılda saatlerin birer medikal cihaza dönüştüğünü izledik. Şimdi ise medikal cihazların insan bedenine entegre olacağı yıllara giriyoruz. Whoop ve Oura ise sadece bir başlangıç.

Teknoloji değişecek, vücutlarımız dijitalleşecek, ama bileğimizdeki o tik-tak…
O hep aynı kalacak.
Çünkü bazı şeyler zamanı ölçmekten fazlasıdır — zamanı taşır.


Yazılar eğer ilginizi çekiyorsa aşağıya eposta adresinizi yazarak abone olabilirsiniz

Her yeni makale yayınlandığında size e-posta gönderilecektir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir