İleri Sürücülük Teknikleri Eğitimi

Demir_BukeyDemir Bükey ismi zamanında TV’de izlediğim programlardan aklımda kalmıştı. Yaşlı bir beyamca çıkar işte şöyle yapmayın böyle yapmayın buna dikkat edin derdi. O günlerden aklımda iki şey kalmış ikisini de bir kere kullanmıştım. Hiç unutmam, Bursadayım, bir anda çok şiddetli bir yağmur bastırdı. Altıparmak caddesinde su seviyesi birden yükselmeye başladı. Hatta o kadar yükseldiki karşı şeritteki araçların yaptığı dalga kaputun üstünden camlara geliyordu. Motor yarıya kadar su içindeydi. Hiç unutmam, Demir Hoca televizyonda böyle bir durumda yarım debriyaj ile motoru çok yüksek devirde tutarak hareket edin demişti ki o şekilde o küçücük arabayla o havuzdan geçmeyi başarabildim. Birçok arabanın karbüratörüne su kaçması v.s. gibi problemler sebebiyle yolda kaldığı bir durumdu.

Yıllar yılları izledi; şirketçe televizyonda gördüğüm adamın eğitimine geldik. Fina Holding’in güzel yanlarından birtanesi de personelinin eğitimi konusunda  hiçbir husustan çekinmemesi. Hocamızın kurduğu Demir Bükey Akademi’den alacağımız eğitimin adı “İleri Sürücülük Teknikleri Defansif Sürücülük”.

Eğitimin amacı zorlu koşullarda ve acil durumlarda araç hakimiyetini kaybetmeden ve sürüç emniyetini bozmadan devam edebilmek. Eğitim Sabiha Gökçen havalimanında yapılıyor.

Demir-Bukey-4
Eğitim için pistler hazırlanıyor

Sıradışı bir eğitim olması sebebiyle sizi ilk seferde bir “Şok testi” adını verdiğim test karşılıyor. Bu test ticari faaliyeti ilginç alanlarda eğitim olan kursların size “Aslında bildiğiniz herşey yanlış” izlenimi yaratmak istemesi. Trafik sınavından 100’e yakın sonuçlarla geçmiş birisi olarak  bize yapılan 20 soruluk testte sadece 8 soruyu doğru bilebildim. Katılan herkesin sonuçları açıklanıyor işte, 5, 10, 15 v.s. 40+ alan 2 kişi çıktı siz düşünün. Bu gereksiz ve geçici şok etkisinden sonra teorik eğitim başlıyor.

Eğitim de çeşitli konulara yer verilse de ana 2 konu var; lastikler ve fren (ABS, ASR, ESP). Zaten tüm eğitim bu iki konu üzerine odaklanmış durumda. Bunun dışında doğru oturma biçimi, doğru direksiyon tutuş biçimi gibi gün içinde ihtiyacınız olacak diğer bilgilere de yer veriliyor (Günün sonunda aynı testi size tekrar yaptırıp 100 aldırıyorlar zaten).

Hocamızın dokunduğu ilk nokta lastik hava basıncı. Lastiklerin gerekenden şişik veya inik olmasının etkilerini, lastiğin yapısını detaylı bir şekilde anlatıyor. Olumsuz durumlarda araçların davranışlarındaki değişmeleri ve sorun teşkil eden şeyleri gösteriyor. Sabah 09 – 12 eğitimi teorik olarak bir konferans odasında gerçekleşiyor. Teorik eğitimin üzerine güzelce karnımızı doyurduktan sonra kimse sigara içemeden soluğu pistte alıyoruz.

Telsizden "Sıradaki Geel geel" anonsunun duymadan hemen önce :) Bir pıtırdı, bir kıpırtı.
Telsizden “Sıradaki Geel geel” anonsunun duymadan hemen önce 🙂 Bir pıtırdı, bir kıpırtı.

İlk test yapılacak alan ıslak zemin. Islak zeminde ABS kullanarak durma ve fren mesafesi. Sonra yine ABS kullanarak hamle yapılması. İlk hatamız oturuştan. Bostan’da yaylanır gibi oturursan o koltuğa olacağı bu. Hoca dizlerimizi 100 derece ve kollarımızı da direksiyonu 09:15 tutuşunda dirseklerimizde 90 derece yapacak şekilde getiriyor. İsterseniz bir deneyin nasıl olacak diye. Hani şu trafiğe yeni çıkan bayan şöför duruşu vardır ya; hani bakıp güleriz; işte aynen öyle oluyorsunuz. Acemi şöför gibi koltuğa geçiyorsunuz. Koltuğu değiştirmek her ne kadar doğru bir açı dahi olsa, oturuş biçiminin değişmesinden kaynaklı araçta bir hakimiyetsizlik ve yabancılaşma mevcut. Uzun zamandır kullandığınız aracınıza sanki ilk defa biniyormuşsunuz hissi yaratıyor. Yükselen koltuk ve daha dik oturuş sebebiyle görüş alanınız biraz daha genişliyor (arabanın burnunu ve çevreyi daha iyi görüyorsunuz), ayak pedal mesafenizin kısalması ve glute kaslarının daha rahat kasılacağı bir noktada olması sebebiyle fren üzerinde daha rahat baskı yaratabilir hale geliyorsunuz lakin sorun 09:15 tutuşunda. Ona yazının sonunda bir günlük kullanım deneyimimi aktarırken geleceğim.

ABS, Bosch firmasının ürettiği ve 2014 yılı itibariyle Türkiye’de trafiğe çıkan tüm araçlarda zorunlu olan bir sistem. Sanıldığının aksine (ben bunu sananlardan değilim) fren mesafesini kısaltmıyor, uzatıyor ama kullanıcıya araç hakimiyeti tanıyor. Temelde saniyede freni 18-20 kere basıp çekiyor ve teker hem duruş özelliğini hem de hareket kabiliyetini yitirmiyor. Eğitimlerde bu arada skid-car kullanılmıyor; hocam onun işin şov kısmı olduğunu söyledi. Test süresince (bu arada hiçbir denemede 50km/h hızı aşmıyoruz) ABS kullanarak manevra denemesi yapıyoruz. İlk aşamada 2 deneme yapıyoruz sadece, ABS ile ıslak zeminde düz duruş ve ıslak zeminde önündeki engele çarpmadan şağ veya sol cebe giriş. Yaklaşık 3-4 kere bu denemeyi yapıyoruz ve genelde 2-3 seferde insan alışıyor.

Buzlu zemin uyarısı. Sakın ola adım atarsınız. Aman diyim!

Kimyasallar ile kayganlaştırılmış zemin. Gerçekten kayıyor. Öyle böyle değil.

İkinci kısım ise buzlu (aşırı kaygan) zeminde manevra. Önce bir aracın ABS’sini devre dışı bırakarak 35km/h (evet otoparkda bile daha hızlı geziyorum ben) kaygan zemine hocamız çıkıyor. Hissiyati olarak görsün diye şirketteki bir bayan arkadaşımızı da yanına alıyor. Araç önce kaymaya başlıyor sonra olduğu yerde dönmeye başlarak ileriye kayıyor. Zeminde havuzların temizlenmesinde kullanılan; su ile karışınca jel’e dönüşen beyaz bir toz kullanıyorlar. Zemin gerçekten üzerinde ayakkabı ile yürünmeyecek kadar kaygan (bizzat test ettim uyarılara rağmen – snowboard & kayak bilgim saolsun 🙂 ). Sonra ABS kullanarak zeminde araçları bir kaydırıyoruz, sonra manevra yapıyoruz ve aracı ters direksiyon ile yola hakim kılmaya çalışıyoruz. Farklı 2 senaryoda da 2şer 3er kere test yapıyoruz.  Test bittiğinde o temizlik jeli aracın heryerine yapışmış durumda oluyor.

Evet eğitim bu kadar. Hiç gitmediğimiz kadar düşük hızlarda, hiç o şekilde oturmadığımız bir koltukta ve hiç o şekilde tutmadığımız bir direksiyonda toplamda 7-10 deneme ile günü noktalıyoruz.  Eğitim içerik olarak çok faydalı bir eğitim ama günümüz koşullarında hem daha detaylı yapılmalı, hem daha uzun yapılmalı hem de ticari kaygılardan arındırılmalı. Zamanında SRC belgesi ve Ehliyet kursu da olarak hizmet veren firma, bu işi çok daha kalitesiz bir şekilde yapan diğer ehliyet kursları ile rekabet edemediği için ve meslek ilkelerine aykırı olduğu için o konularda hizmet vermeyi sonlandırıyor. Şimdi sadece Anti-terör, defansif sürüş, özel tanker ve off-road sürüş konularına eğilmiş durumda. Bu eğitimler,kişilerin reflekslerine ve agılarına hitap eden eğitimler. Evde daha sonra tekrar ederek öğrenebileceğiniz şeyler değil. O sebeple bu eğitim kesinlikle birgünlük bir eğitim değil. Ticari kaygılardan ve kurs bedellerinden kaynaklı olması sebebiyle bir güne indirdiklerini düşünüyorum. Eğitim güzel ama farklı senaryolar ve koşullar ile çeşitlendirilmeli ve sürücülerin reflekslerinin alışması için en az 3 gün olmalı. Eğitimin içeriğinde de en azından virajlar konusu uygulamalı olarak işlenmeli. Eğitimin Sabiha Gökçen’de olması sizi sakın aldatmasın; havalimanının kullanılmayan eski dış hatlar bölümünün otoparkının içindeki 100 metrelik alanı kullanıyorsunuz; öyle uçak pisti gibi geniş leyla doya doya hareket yapabileceğiniz bir pist yok (viraj felan yok). Gerçek hayat koşullarının uygulandığı; 80Km/h – 100km/h ve 130km/h hızlarının da test edildiği aracın gerekirse spin attırıldığı ve yine diğer gerçek hayat uygulamaları kesinlikle eğitimde yer almalı. Ya da bu eğitim paketi “İleri sürüş tekniği” adı altında pazarlanmamalı çünkü benim “İleri” addettiğim hiçbir konu mevcut değil sadece “ABS nasıl kullanılır ?” konusu işleniyor.

Bu eğitimde itiraz ettiğim bir nokta var. Bu mühendislerin hala daha yaptıkları ve diyetisyenlerin eskiden yapıp artık yapmadığı bir hata “mesleki körlük”. Şöyle açıklamak gerekirse; diyetisyenler eskiden öyle menüler yazarlardı ki uygulamanız imkansız. 10gr kibrit kutusu kadar peynir, işte özel haşlanmış pırasa v.s. Sen gel iş hayatının ortasında, plazaların arasında bu menüyü bul da ye. Üstelik etrafından kopma. Şimdi artık bir diyetisyene gittiğinizde civarda ne tür lokantaların, restorantların olduğunu soruyor ve menüleri size özel hazırlıyor. Belki sonuca en hızlı şekilde gidemiyorsunuz ama sonuca gidiyorsunuz. Eski durumda diyet biryerden sonra çekilmez oluyor ve bırakıyordunuz. Şimdi bu iş için cep telefonu uygulamaları var, size aynı öğünde 100 farklı opsiyon sunuyor ki birçoğu kolaylıkla temin edilebilir. Mühendislikte ise benzer şekilde; bir çalışma yapıldığında %100 mühendisliki olarak başarılı ve doğru bir proje oluyor ama uygulanabilirlik ve finansal açıdan birçok sıkıntı doğurabiliyor. Özellikle enerji yatırımlarında bu çok dengede tutmanız gereken bir konu ki proje genel olarak sonuçlanabilsin (inşaatı başlayıp yarıda kalmış ya da doğru çalışamayan o kadar çok proje var ki) ve hayatı boyunca ekonomik olarak ve mühendisliki olarak sağlıklı işleyebilsin. Bu eğitim de bu şekilde hazırlanmış. Araç kullanımı olarak %100 doğrular size öğretiliyor ama bazı uygulamalar (özellikle 09:15 direksiyon tutuşu – birazdan daha detaylı değineceğim) sizin alışkanlıklarınıza uygun değil. WRC pilotu gibi oturmanız ve direksiyona onun gibi hakim olmanız isteniyor. Bu gerçekten gerekli mi ?

Aracı yaklaşık 1 gündür hocamın dediği gibi kullanıyorum. Öncelikli izlenimlerim şu şekilde; koltuğun getirdiği araca daha hakim bir duruş söz konusu (özellikle fren üzerindeki hakimiyetiniz artıyor) ama direksiyon tutuşu konusunda onları pek haklı bulamıyorum. Şöyle ki; araç içinde bir otoyolda yaklaşık 130km/h ile seyrediyoruz. Bu hızlarda zaten direksiyona çok sert bir komut vermeniz direk kaymaya ve/veya taklaya sebebiyet verebilecek bir durum. Burada aslolan tekerleklere gelebilecek bir darbe’ye karşı koyabilmeniz ve milimetrik bir şekilde direksiyona komut verebilmemiz.

Hocamızın önerdiği tutuş şekli 09:15 tutuşu. Bu tutuşta omuz kaslarınızı (Deltoid) ve kanat kaslarınızı (Latissimus Dorsi) kullanıyorsunuz. Şimdi 10Kg bir ağırlığı alın ve kolunuzu düz öne kaldırın. Biraz zorlandınız değil mi ? Çünkü güçlü bir kas grubunuzu kullanmıyorsunuz. Bu tutuşta araca manevra yaptırmak veya tekerlere gelecek darbelere karşı koymak için omuz kaslarınızdan güç alıyorsunuz (üstelik sürekli omuz kaslarınızı kullanarak direksiyonu tuttuğunuz için bir yorulma da ayrıca gerçekleşiyor). Bu tutuşun artı noktası ise direksiyona neredeyse hiç bırakmadan 180 derece manevra yaptırabilmeniz. Şimdi bu kadar manevraya gerçek kullanım koşullarında ne kadar ihtiyaç duyuyoruz ona da bakalım (uptime).

Kas Grupları
Kas Grupları

Diğer ise benim yüksek hızlarda seyredeken kullandığım tutuş; 10:20 tutuşu. Bu tutuşun artısı öncelikle sadece tutmak için kasılan bir kas grubunuz yok. Bir hareket yapmak istediğinizde ise iki kolunuzunda Biceps kas grubunuzu kullanıyorsunuz. Şimdi 10Kg bir ağırlığı alın, diresiğinizi kırarak ağırlığı kaldırın. Nasıl daha kolay kaldırdınız değilmi ? Aynı şekilde direksiyon hassasiyeti konusunda (ve darbeye dayanım) bu tutuş şeklinin yüksek hızlarda daha efektif olduğunu düşünüyorum. Lakin 09:15’e göre sola manevra kabiliyetiniz daha fazlayken sağa kabiliyetiniz oldukça kısıtlı.

Ben burada tek bir tutuş stilinin her koşul için açıkcası doğru olduğunu düşünmüyorum. Bir WRC pilotu ile otoyolda seyreden bir sürücünün aynı şekilde hareket etmesi gerekmediği kanısındayım. İnsanların alışkanlıklarını da bu gereklilikler ile paralel götürebilecekleri bir eğitimin daha uygulanabilir ve daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Teknik olarak 100/100 versem de uygulanabilirlik olarak eğitim bence sınıfta kalıyor. Geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Konuyu toparlayacak olursak; öncelikle ama öncelikle dikkat etmeniz gerekenler (ve bilmeniz gerekenler)

1 ) O emniyet kemerini takın. Bu işin şakası yok. Araçta emniyet kemeri takılı olmayan şahıslar bile kaza sırasında emniyet kemeri takılı olanların ölümüne sebebiyet verebiliyor (Fizik kanunları ile açıklamayacağım ama öyle)

2) Lastik havalarınızı kesinlikle kontrol ettirin. Kışın karda daha geniş bassın, daha fazla tutunsun diye inik lastik kullanmak doğru değil. Kış lastiği ile yaz lastiğine de ayrı hava basılmaz.

3) Kışın paşa paşa o kış lastiklerini takın. Bizim buralara kar yağmıyor diye es geçmeyin (adı üstünde “Kar Lastiği” değil “Kıs lastiği”). 4 mevsim lastik diye bir kavram yok (O da kimya ile ilgili bir sebebe dayalı silikon/kauçuk karışımından kaynaklanan)

4) ABS, ESP, ASR’siz araca hiç binmeyin. Gerek yok. Ben iyi şöförüm bana birşey olmaz edalarına hiç girmeyin. Gereksiz babayiğitlik yapmayın. Adam gibi araba alın. Can taşıyorsunuz.

1 AY KULLANIM SONRASI GELEN DÜZENLEME:

1) Aracı belirtildiği pozisyonda kesinlikle rahat kullanamıyorum.

2) Kız arkadaşımdan “acemi gibi” duruyorsun yorumu geldi. Üstelik kendisini eskisi gibi güvende ve rahat hissetmediğini belirtti. Bende birşeylerin oturmadığının farkındayım.

3) Koltuğumu eskisi kadar yatık olmasa da kollarım 120 derece olacak kadar yatırdım. Biraz da geriye çektim. Direksiyon hakimiyetimde bir kayıp oluşmadı lakin oturuş daha rahat ve yolculara daha güven verici bir duruş sergiliyorum.

Siz de kendiniz deneyip yorumunuzu yazabilirsiniz.

O kemeri adam gibi takın. Kimseye bir havanız yok böyle yaptığınızda.
Böyle saçmalıkları unutun.

Yazılar eğer ilginizi çekiyorsa aşağıya eposta adresinizi yazarak abone olabilirsiniz

Her yeni makale yayınlandığında size e-posta gönderilecektir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir