Ailemin kayak ile olan bağlantısı onların yeni evlendiği zamanlara denk gelmiş. O zamanlar Pelitköy eşrafından Uludağ’a giden yok, Uludağ’a gitmek ise lüks bir seyahatmiş. Hem kayak da nedir ki ? Ailem oraya gittiği zamanlarda bizim çocuğumuz da bu sporu yapabilsin demişler ki, ben daha ilkokul çağlarımda onların sayesinde kayak sporu ile tanıştım. O zaman daha okulumda kayağa gitmenin ne demek olduğunu dahi bilmeyen arkadaşlarım vardı.
Kış sporları benim için her zaman bir tutku oldu. Türkiye’de ki kayak merkezleri yeni yeni ünlenirken benim için Kartalkaya veya Uludağ’ın artık bir anlamı kalmamıştı. Yurtdışındaki kayak merkezlerini o zamanlarda radarıma soktum. O sebeple 2015’de ki Val Thorens seyahatim çok değerlidir. Otuz yaşıma girmeden tamamen kendi imkanlarımla gittiğim ilk Alpler seyahatimdir. Üstelik sadece gidilmiş olmak için gidilen bir seyahat değil; kalınan oteliyle, yapılan aktiviteleriyle muhteşem bir kar tatilidir.
St. Moritz’in yeri ise hayatımdaki ikinci dönüm noktalarından birisidir. St. Moritz bence kayak merkezi olarak gidilebilecek son noktadır. Bu aşamadan sonrası ise hayatımda kış sporları anlamında birşeyi elde etmekten ziyade pekiştirme evresidir. Ailem benim bu sporu öğrenebilmem için bolca Uludağ’a gitti. Galiba ben de aynısını çocuğum için Alpler’e tekrar tekrar giderek yapacağım. O’nun kış sporlarını bu sporun merkezinde deneyimlemesini istiyorum.
Fazla uzatmadan seyahat yazısı kısmına geçeyim.
Bu sene St. Moritz’e gitmeye galiba Kasım gibi karar verdim. Tabi bu içsel bir karardı. Eşime sadece 14 Şubat için herhangi bir organizasyon yapmamasını rica ettim. 14 Şubat bizim için özel bir yerde olacaktı. Hem doğum günüm, hem de sevgililer günü olması o günü bizim için özel kılıyordu. St Moritz’de ise 14 Şubat haftasında dünya kayak şampiyonası vardı. Bir taşla üç kuş vurma heyecanı ile araştırmaya başladım. Fransa’da olduğu gibi Chalet/Rezidans sistemi orada da geçerliydi. Rezervasyonunuzu gecelik olarak değil, haftalık olarak yapıyordunuz.
İstediğim yerde istediğim tarihlerde boş oda yoktu. Bunun için minik bir program yazıp VPS sunucuma yükledim.
https://gist.github.com/orcunbaslak/d5b78254549c76d0c3ddeb55e58338f7
Python kullanarak yazdığım bu program 30 dakikada bir yer boşalıp boşalmadığını kontrol ediyordu. Ben alternatifler geliştirsem de bir hafta sonra yer boşaldığını belirtir ePosta’yı kutumda buldum. Rezervasyon yapma vaktiydi. İvedilikle yerimizi rezerve ettim. Sıra ulaşıma gelmişti.
St. Moritz’e yakın 4 havalimanı var. Bir tanesi İtalya Milan’a yakın olan Malpensa (IATA:MXP) havalimanı. Diğer ikisi Milan şehir içi ve Bergamo havalimanı. Ayrıca St. Moritz’in kendine özel bir havalimanı var ama sadece özel uçakları olanlar için. Bu sebeple diğer ana alternatif Zürih havalimanı (IATA:ZRH). Burada limitleyici olan Pegasus’un ve THY’nin uçtuğu havalimanları ve araç kiralama imkanları. Bu imkanlar açısından en geniş olan Malpensa’yı tercih ettim. Kendi ülkemden sonra en sevdiğim ülke olan İtalya’ya inmek, orada biraz vakit geçirdikten sonra İsviçre’ye geçmek daha keyifli olacaktı (Hatta İsviçre dönüşünde tatili 2 gün daha uzatıp İtalya Milan’da da biraz vakit geçirmemize sebep oldu bu). Zürih’e gidip tren ile de St. Moritz’e geçilebilir ama tren bilet fiyatları gerçekten uçuk ve altınızda bir araba olmasının konforunu sağlamıyor. Toplu taşıma alternatiflerini incelerken muhakkak araç kiralama ücretlerine bakın. Benim tercihim 4×4’lerden yana oldu (Snowboard’larımızın yanımızda olmasının bunda etkisi yok değil).
Milan’a indikten ve aracımızı teslim aldıktan sonra Como gölü’nün yanından İsviçre’ye geçtik. Muhteşem bir göl manzarası eşliğinde İşviçre’nin dağlarına tırmanmaya başladık. Havalimanından St. Moritz yaklaşık 180 Km mesafede. İki buçuk saatlik bir yolculuk sonrasında odamıza giriş yaptık. Dışarıda hafif buzlu bir zemin, dağın temiz ve berrak havası karşıladı bizi. Berrak hava derken ? Size şunu garanti edebilirim; St. Moritz’de 1 hafta geçirdikten sonra havanın berraklığı konusunda tüm düşünceleriniz değişecek. Bir de güneşin parlaklığı.
Ertesi sabah erkenden kalkıp, snowboardlarımızı genel bir kontrolden geçirip üstümüzü giyinip kendimizi pistlere bıraktık. Skipass’lerin bir haftalık bedeli yaklaşık 370 CHF. 1 CHF yaklaşık olarak 1 EUR. Oradan hesaplayabilirsiniz. Ülkede frank geçerli olsa da euro da geçiyor. Paranın üstünü CHF olarak ödüyorlar. Kur dönüşünde minik bir zararınız olabiliyor ama idare edilemez değil.
Önce bölgenin pistlerinden bahsedeyim. Corviglia, Corvatsch, Diavolezza, Muragl, Zuos gibi kayak yapılabilecek pek çok bölge mevcut. Çeşitli sitelerde de göreceğiniz 350Km pist kısmı da bu bölgelerin toplamı için geçerli. Skipass aldığınız zaman bölgenin otobüslerinden de ücretsiz faydalanabiliyorsunuz. Böylelikle bir pist merkezinden diğer bir pist merkezine ulaşımınız mümkün (Corvatsch’ı tek yönlü olarak Corviglia’ya bağlayan Hahnensee pistini saymazsak, Val Thorens gibi bölgeler ne yazık ki kayılarak birbirine bağlı değil). Biz fazla uzaklaşmamayı tercih ettik. Bu sebeple sadece Corviglia (St. Moritz) ve Corvatsch (Silvaplana) bölgelerinde kaydık.
Göller bölgesi olan St. Moritz’in pist haritalarının Google Earth’e bindirilmiş hali şöyle.
Yukarıdaki kısım Corviglia – St. Moritz. Aşağıdaki kısım ise Corvatsch – Silvaplana. Corvatsch kuzeye bakan yamaç. Corviglia ise güneye bakan yamaç. O sebeple sabahın erken saatlerinde Corvatsch biraz daha buzlu olabiliyor. Corviglia – Marguns tarafı ise günün ilk ışıklarından itibaren ışıl ışıl olduğu için yerini tatlı bir yumuşaklığa bırakıyor. Bu arada başka sayfalar da da okumuş olabilirsiniz, St. Moritz yıllın yaklaşık 322 gününü günlük güneşlik geçiriyor ki bence pahalı olmasının ve dünyaca tercih edilir olmasının başlıca sebebi bu. Alplerdeki diğer pek çok kayak merkezinde kapalı hava, tipi, kar fırtınası ile karşılaşmanız mümkün. Burada ise bu durumların gerçekleşme ihtimali çok düşük. Pistleri o kadar sınırsız, uçsuz bucaksız olmasa da bir haftası olanlar için sadece güneşliliğinden dolayı tercih edilir.
Bölgeleri biraz daha detaylı paylaşayım.
St. Moritz’in hemen üstünde yer alan Corviglia bölgesine ana çıkışlar hemen Kempinski’nin önündeki Signalbahn teleferiği ile veya şehir merkezindeki tren ile yapılıyor. Celerina’dan da küçük teleferiğe binerek Marguns bölgesine çıkılabilir ama ana çıkış noktaları bunlar. Ulaşım ve otele yakınlığı sebebiyle biz Signalbahn’dan genelde giriş yapmayı tercih ettik. Dağda kafelerin olduğu üç ana kısım var. Sol üstteki Piz Nair, ortadaki Corviglia ve sağdaki Marguns. Marguns daha bir fast-food bölgesi gibi. Corviglia ise ünlülerin takıldığı bölge. Piz Nair’e de çıkıp oradaki minik restorantta kahvenizi yudumlayabilir veya oradan arka taraftaki Lej de la Pesch’e inip alplerin bambaşka bir manzarasının keyfini sürebilirsiniz.
Bu haritada pistler ayrı olarak gözükse de Corviglia etrafındakiler aslında bir bütün. Dağın bir yüzeyi komple pist. Artık ne hayal ediyorsanız. Üçtenmi kayıyorum beştenmi kayıyorum derdi yok. Marguns’a kadar çoğu zaman geniş geniş iniyorsunuz. Ben bir hafta içerisinde Corviglia ve Corvatsch’da ki tüm pistlerden kaymayı başardım.
Şu minik notu da geçmeden etmeyeyim; eğer daha giriş seviye kayakçı iseniz bu bölgeye kaymak için gitmeyin. Buradaki istisnasız herkes iyi kayakçı. Yanınızdan sürekli jet gibi geçenler sizde korku hissi uyandırabilir. Kayakta rahat slalom yapamıyorsanız veya snowboard dönüşleriniz o kadar iyi değilse iki kere düşünün.
Profesyoneller için ise 9 numaralı pisti tavsiye ederim. Bu siyah pist size bu sporu tekrar keşfettirecek kadar dik.
Şimdi de Corvatsch – Silvaplana bölgesi.
Burada Surlej merkezdeki teleferik sizi Mittelstation denen bölgeye taşıyor. Bölgenin tek girişi burası. Bu bölgeden istediğiniz yöne doğru kayabilirsiniz. Ayrıca burada yine fast-food tarzı bir restoran ve havalı bir cafe var. Buradan dağın batı yamacına doğru Alp Margun istikametine kayabilirsiniz, oradan da sizi Sils im Engadin bölgesine taşıyacak telesieje binebilirsiniz.
Silvaplana’da bölgenin en yüksek noktası yer alıyor. 3.303 metre ile Corvatsch istasyonu. Burada buzulun üzerinden Mittelstation’a doğru kayıyorsunuz. Pistler buzlu oluyor ve oldukça dikler. Gideceklerin ekstra dikkatli olmasında fayda var.
Bu bölgede de güzergahlar üzerinde pek çok kafe mevcut. Uzun ve dik pistler, vızır vızır etrafınızdan geçen kayakçılar sizin aklınızı başınızdan alabilirler.
Pist konusunu fazla uzatmadan konaklama ve gezilecek bölgelerine geliyorum. St. Moritz’de ve civar bölgelerde pek çok konaklama imkanı mevcut. Bölgenin en önemli konaklama noktası şehrin ana caddesi üzerinde bulunan Badrutt Otel. Yedi farklı restoranı bulunan oldukça lüks bir otel.
Badrutt Palace Hotel
Hanım’ın sol tarafındaki taş bina Badrutt otele ait. Burası aynı zamanda ünlü markaların bulunduğu cadde. İstiklal caddesine benzediği doğrudur.
Ya da benim arkamdaki bina. Bu cadde üzerinde çok başarılı tasarlanmış vitrinlere göz gezdirebilirsiniz.
Diğer otel ise Kempinski Grand Hotel des Bains. Bu otele yıllar önce baktığımda çok uzak gelmişti. Yıllar bu sebeple varmış demek ki 🙂
Ayrıca bölgede bir de Carlton otel var. Bu üç otel bölgenin en lüks üç oteli. Üçünün de piste direk bağlantısı yok. En hızlı ve kolay olanı Kempinski’den Signalbahn’a VIP’den geçerek çıkmak (Yalnız Bansko’da ki Gondola gibi VIP geçişe ihtiyacınız yok çünkü kuyruk olmuyor).
14 Şubat’ta Kempinski’de sevgililer günü vesilesiyle çok güzel bir degustasyon menüsü hazırlamışlar. Yemek seçmek dolayısıyla bir tercih olmaktan çıktı ama garson’un “Şarapların Kutsal Kitabı” diyerek şarap seçim menüsünü getirmesi takdire şayandı. Gerçekten çevir çevir bitmeyen bir menüydü.
St.Moritz’in de yukarıdan bir fotoğrafını paylaşayım.
Burada solda gördüğünüz beyaz alan donmuş bir göl. Üzerinde polo oynanıyor veya toboggan yapılıyor. Sağda gördüğünüz yeşil renkli kule ise Badrutt oteli. Gölün tam üstüne bakarsanız da St. Moritz – Bad bölgesini görürsünüz. St. Moritz – Bad’ın arkasında kalan kısım ise Silvaplana’nın Surlej bölgesi. Corviglia fotoğrafın sağ tarafındaki yamaçlar, Corvatsch ise sol tarafındaki ve arkadaki yamaçlar. Burası tam anlamıyla bir doğal güzellik.
Yazıyı noktalamadan önce görülmesi gereken diğer bir yeri daha ilave edeyim; Silvaplana gölü. Bu bölgelere giderken sakın sakın güneş gözlüksüz gitmeyin; kör olursunuz. Demişti dersiniz sonra.
Keyifli bir tatil geçirmeniz dileğiyle.
Bir yanıt yazın