Çoğunuz bilirsiniz, hissedersiniz, bir konuyu başarmanın kişide yarattığı bir his, bir aura vardır. Başarı beraberinde sadece maddi şeyleri değil, manevi şeyleri de getirir.
Birey başardıkça kendini güçlü hisseder. Bu güç de etrafına gözlerindeki fer, konuşmasındaki heyecan olarak yansır. Bu duygu-durum bütünü kişiye bir özgüven aşılar ve yeni hedefler oluşturur. İnsan, bu hedefleri gerçekleştirmenin vereceği hazzın peşinde daha da motive olur, daha fazla bir özgüvene sahip olur. Bu başarı ise yine bireyin aurasına yansır.
Freud’un haz prensibi de bu konunun bir diğer tanımı gibi. Kendini gerçekleştirme yolculuğunda birey hazzı maksimize etmek isterken sadece başarıdan aldığı haz ile yetinmiyor, cinsel bir hazza da ihtiyaç duyuyor. Bu da belkide bireyin cinsel benliğine keşif yolculuğunu tetikliyor.
Bu sebeptendir ki kişinin libidosunun başarma tutkusu ile doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Başarıya bir alanda ulaştıkça cinsellik alanında da kendini başarılı görme / keşfetme / keşfedilme / beğenilme arzusu oluşuyor ve birey daha fazla feromon salgılıyor.
Evrim konusuna bakacak olursak, esas seçici olan dişiler ise eş seçiminde hep güçlü, sağlıklı, hayatta kalan bireyleri tercih etmişlerdir. Başarılı bireyin aurasıdaki bu değişim ise karşı cinste bir çekim yaratmakta ve daha önce erişilmesi nispeten daha zor olan cinselliği daha erişilebilir kılmakta. Bu kolaylık da akabinde bireyin daha önce keşfedemediği alanları daha keşfedebilir kılmasına yardımcı olmakta. Bu noktada ise birey toplumsal kabuller ile karşı karşıya kalmakta çünkü ailenin yüceltildiği bir toplumda yaşıyoruz. Cinsellik ise aile ve eşle özdeşleşmiş bir durum. Peki ya birey mevcut durumunda istediği bir keşfi gerçekleştiremiyor ise?
Dinin ve toplumun bu konudaki kısıtlayıcılığı ve aile kavramının yüceltilmesi suretiyle bireyin bu alandaki keşfinin engellenmesi ve akabinde bireyin başarıyı keşfetmesi sonucunda en büyük hasarı aile kavramı alıyor. Çünkü o saatten sonra birey için bu keşifde bir haz noktası haline geliyor ve maksimize edilmek için daha da keşfedilmek durumunda kalıyor.
Bu konular toplumda gerçekten tabu ve bunların tabu oluşu bende içten içe bir rahatsızlık oluşturuyor. Cinselliği keşfetmek kavramı konuşulduğunda konu hemen sapıklık ile birleştiriliyor. Eski hristiyanlık / musevilik döneminde cinsel birleşme sonrasında eşinle birlikte uyumak yasaktı. Cinsellik sadece çocuk sahibi olmak için yapılması gereken bir aktivite idi lakin günümüzde eşler aynı yatağı paylaşıyor ve birlikte uyuyor. Kim artık bunun aksini iddia edebilir?
Memur olsun, maaşı olsun, başını sokacak evi olsun, ailesi olsun, eşi olsun gibi kavramların yüceltildiği toplumumuzda LGBT de dahil olmak üzere cinselliğin pek çok rengi ve keşfedilebilirliği normlar ile bastırılıyor, yok ediliyor. Bireyin keşfi ile başlayan ve aile kavramının zarar görmesi ile devam eden bu yolculuk ise günümüzde aile mahkemelerinde en popüler konusu.
Başarı, beğenilme arzusunu, beğenilme arzusu başarının bir ıspatı gibi libidoyu, libido ise daha önce yapmaya cesaret edemediğimiz şeyleri yapma gücünü beraberinde getirmiyor mu?
Gözlerinizdeki fer’i kaybetmemeniz dileğiyle.
Bir yanıt yazın