Nesneler üzerine

Nesneler hissiyat barındırabilir mi?

Hayatımızda bize birşeyleri hatırlatan ne kadar nesne var? Parlaklığı, dokunuşu, hissiyatı ve beraberindeki anılar ile nesneleri cansız birer varlık olarak kabul etmek ne kadar doğru?

Ya da canlılık sadece kan dolaşımı ile olan birşey mi? Birisi için koskoca bir anıyı barındıran bir nesnenin canlılığı da bence görecelidir. Bir nesne birisi için cansız olabilirken başka birisi için tarifsiz mutluluk, acı, üzüntü veya neşe barındırabilir.

İnsanları değerli kılan varlıkları değil yokluklarıdır derler. Kaybettiğimizde veya uzakta olduğumuzda farkına varırız onlarla ilişkilendirdiğimiz nesneleri. Küçük bir taş, bir küpe veya bir sokak kapısı bizi bazen saatlerce uzaklara götürebilir. Oysa ilişkili oldukları özne yakınlardaysa yine nesne olmaya geri dönerler.

Aslında bu bağlamda özne ve nesne arasında bir geçişten de söz edebiliriz. Nesneler, öznelerin yokluğunda öznelerin yerini alır. Bir dokunuş, bir ürperti, koltuğun gıcırtısı, sandalyelerin çıkardığı ses; hep birşeyleri anımsatır.

Bazı inanışlarda insanlar öldükten sonra yakılarak külleri bir vazoda evde bir yerlerde tutulur. Özneden geriye kalan nesne diyebiliriz bunlara. Sınırsız duygu yükleyebileceğimiz, kendi sevdiğimiz anılarla yeniden şekillendirebileceğimiz kendi yarattığımız nesneler gibi.

Peki nesneler aynı zamanda iyi sır tutarlar da diyebilir miyiz? Bir nesnenin birisi için olan anlamını o kişiden başka kim bilebilir?

ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

günlerin dökümünü yap

benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini

kim bilebilir ikimizden başka?

Yalnız Bir Opera – Murathan Mungan

Yazılar eğer ilginizi çekiyorsa aşağıya eposta adresinizi yazarak abone olabilirsiniz

Her yeni makale yayınlandığında size e-posta gönderilecektir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir