Kişileri yaptıkları veya yapacakları durumlar karşısında en çok etkileyen olgulardan birisi de paradigmalardır. Paradigmalar zamanla elde edilen tecrübelerden, düşüncelerden oluşur ve bizim olayları algılama şeklimizi değiştirir. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” sözü de bu konudan kaynaklanır. Öğrenilmiş bir durumun karakterimize ve dolayısıyla hareketimize etkisi.
Bu kazanılmış bilincin bize faydası olduğu kadar zararı da olabilmektedir. Özellikle tek bir doğrunun olmadığı durumlarda kişilerin kendi düşüncelerinin ve yaklaşımlarının tek doğru gibi hareket etmeleri zarar verici eylemler doğurabilir.
Ben bu durumu “kendini aşamamak” diye adlandırıyorum. İş hayatında çalıştığım veya tanıdığım çeşitli yöneticilerde veya yakın çevremde bir çok insanda bu durumu çeşitli zamanlarda gözlüyorum. Kimileri bunu “yönetici dokunuşu” olarak adlandırıyor kimi arkadaşlarım ise “tecrübe” olarak adlandırıyor ama yeniliği veya farklı olanı kucaklayamamak bence sadece yerinde saymaya yol açıyor.
Bir örnekle açıklayalım…
Bu fotoğrafta ne görüyorsunuz ?
Ben bu fotoğrafta boynunda incisi olan başında hafif bir eşarp takılı ve güzel ince zarif burunlu bir bayan görüyorum. Soğuktan olsa gerek üstünde hafif tüylü kürkvari de bir pardesüsü bulunuyor.
Şimdi bu genç bayanı biraz daha koyu boyayıp ortaya çıkaralım. Boynunu hafif yana kırmış, kirpikleri gözüküyor. Hala masum ve güzel.
Ya size yanıldığınızı söylersem ? Â Ben burada çirkin yaşlı bir kadın görüyorum desem ? Sizde görüyormusunuz ? Biraz daha bakın bulabildiniz mi ?
İşinizi biraz kolaylaştırıp size yeni bir paradigma vereyim o halde…
Burada hepimiz yaşlı bir bayan olduğu konusunda hemfikiriz galiba. Saçları yarı örtülmüş, hafif büyük bir burnu olan yaşlı bir teyze fotoğrafa hakim. Şimdi ana fotoğrafımıza bir kez daha bakalım mı?
Kontor hatlarını tekrar çizelim? Aa! Yaşlı teyzemiz orada duruyor. Nasıl yani ? Biraz önce bunun genç bir bayan olduğunu iddia etmemişmiydik ? Çenesi nasıl da pardesünün içine uzanıyor.
İçinde bulunduğumuz hayat da böyle çeşitlilikler içermekte. Bizim için doğru olan bir başkası için doğru olmayabilmekte ve uzlaşmakta sorun yaşanabilmekte. Bu satırları okurken aklınızdan bana söylemek üzere çeşitli cevaplar geçtiğinin farkındayım. Çevremizle etkileşim halindeyken bile karşı taraf konuşurken aklımızda kelimeleri dizmiyormuyuz ?
Paradigmalarımızdan güç alıp karşımızdakini dinlemeden sarf ettiğimiz her kelime kişiler arasındaki iletişime zarar veriyor. Hatta bazen daha da ileri gidip bunu bir yarış haline getirip hırslanabiliyoruz. Â Burada önemli olan karşımızdakini iyice dinleyebilmek ve karşı çıkmadan önce onun penceresinden bakabilmek.
Herşeyi büyük bir hızla tükettiğimiz günümüz toplumunda bu gerçekten ne kadar mümkün ? En son ne zaman birinin yüzüne bir tebessüm ile bakıp sözünü bitirmesini bekledik ve dediklerinde bir haklılık payı olabileceğini düşündük ? İşte bunu yapamayanlar bence anın kazançlıları ama geleceğin kaybedenleri. Bireysel başarıların yerini ekipsel başarılara bıraktığı; dijital çağ işçileri dediğimiz bir sınıfın ortaya çıktığı bir çağda yaşıyoruz. Ekip olmak, birlik olmak ve birbirini anlayarak ilerlemek birçok alanda mutlak başarının temeli olarak karşımıza çıkıyor.
Paradigmalarınızın altında boğulmadan önce, hatalı kararlar vermeden önce bir durun düşünün; karşınızdakini dinleyin. Hayatta yeniliklere açık olmanın faydasını ben her zaman görmüşümdür. Size de tavsiye ederim!