Hayatta pek çok spor aktivitesini yapsam da Snowboard’ın yeri hayatımda hep farklı olmuştur. Pistten çıktıktan sonra sizi sessizliğin ortasında nefes nefese bırak bir spordur. Önce bir korku dolaşır içinizde, tek başınasınızdır ve nefes nefesesinizdir. Belinize kadar kara saplanmışsınızdır ve eğimli zeminde sadece board’un keskin yüzeyleri tutunmanızı sağlar. Bir süre sonra anlarsınız ki o aşılmaz karlı dağlara meydan okumanızı sağlayan o üzerinde durduğunuz ince tahtadır.
Önce o tahtanın üstünde durmayı öğrenirsiniz, sonra o tahtayla dağların üstünde durmayı.
Türkiye’de çeşitli kayak merkezlerinin kısa ve zevksiz pistlerinde çokca vakit geçirdikten sonra artık hedefi büyütmenin sırası gelmişti. Neden Alpler olmasındı ?
Alpler dendiğinde ilk aklıma gelen bir sıradağ üzerindeki kayak merkeziydi; oysa Alpler demek yüzlerde kayak merkezi demek. Almanya’dan Fransaya uzanan ve İtalya’ya göz kırpan bir coğrafyada muhteşem bir kayak keyfi demek.
Alpler seyahatine karar verdikten sonraki adım gidilecek yeri belirlemek. Alpler diye yola çıktığınızda önce belirli kayak merkezleri ile karşılaşırsınız; St. Moritz, St. Anton, Kitzbühel, Zermatt, Cortina, Chamonix, Val’d Isere ve Les 3 Vallees bunların başlıcalarıdır. Kendimize bölge belirlerken kayak pistlerinin uzunluğu ve kar durumu en dikkat ettiğim husustu çünkü bu sefer pistlerden pistlere geçiş değil dağlardan dağlara pist dışı geçiş yapacaktım.
Alplerde dikkat edilmesi gereken bir husus var; konaklamalar genelde haftalık. Chalet dediğimiz içinde mutfak barındıran küçük evlerde/odalarda konaklama sağlanıyor ve haftalık olarak kiralanıyorlar. Otel hizmeti veren oteller de mevcut ama Chalet opsiyonlarına göre çok daha pahalılar. Bizim gibi iki aile gidiyorsanız iki ailelik güzel bir chalet kiralamanız en doğru tercih olacaktır üstelik çok da keyifli.
Biz kiralama sürecini Ski-france isimli Chalet kiralama hizmeti üzerinden yürüttük (Â http://en.ski-france.com/ ). Booking.com’da genelde oteller mevcut ve chalet kiralama hizmetindeki gibi başarılı fiyatlar mevcut değil.
Bölgesel tercihimizi 3 vadiden (aslında 4 vadi) oluşan Les 3 Vallees’den yana kullandık. Bu bölgede Avrupa’nın en fazla kayak pisti bulunuyor (660 Km kayak pisti). Üç vadi sırasıyla Courchevel, Meribel ve Val Thorens. Courchevel Fransızların en lüks kayak merkezlerinden. 1650m ile 1850m arasında yer alıyor ve ağaçların arasında kayma imkanı bulunuyor. Pistlerin üzerinde ünlü markaların alışveriş noktalarını, özel çadırlarını ve kayarken yeni kolleksiyonlarını görebileceğiniz “oldukça” lüks bir kayak merkezi.
Hemen yanında Meribel kasabası bulunuyor. Kısmen ağaçlık olan bu bölge Val Thorens’le Courchevel arasında bulunuyor. Val Thorens ise artık hiç ağacın bulunmadığı ve Cime Caron ile 3200m’ye kadar yükselip Alplere tepeden baktığınız noktaları bulundurmakta. Bu bölge kar garantili bölgelerden ve gerçekten soğuk. Eğer gerçek anlamda kar sporu yapıyorsanız kalitesiz ekipman ile bu dağlara kesinlikle çıkmayın.
Bu bölgeye gitmek için İsviçre Cenevre’ye inebilirsiniz ya da Fransa Lyon’a. Lyon mesafe olarak yaklaşık 50km kadar daha uzak olsa da uçak fiyatlarının ve araç kiralama imkanlarının uygunluğu ile ön plana çıkmakta. Toplu taşıma ve servis imkanları o kadar ekonomik değil. Özellikle 4 kişi ve üstü gidiyorsanız araç kiralama sizin için çok daha uygun bir seçenek üstelik size hareket kabiliyeti de tanıyor. Akşam bir vadiden diğerine yemek yemeye geçmeniz konusunda çok yardımcı. Şu hususa dikkat edin; eğer telesiyejler kapandığında bir bölgede mahsur kalırsanız diğer bölgelere toplu taşıma yok ve taksi tutmak zorundasınız. Tatilde yaptığınız tüm tasarrufları eritebilir düzeyde taksi parası ödemeye hazır olun o sebeple araç kiralamak çok daha cazip.
Gerekli tüm organizasyonlarımızı yaptıktan sonra artık ekibe yola çıkmak kalıyor. Valizleri topluyoruz, Atatürk havaalanına geliyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=Q2YhWtGWDrM
Uçuşumuz Lyon’a.
Lyon’da bizi internetten kiraladığım araç beklemekte. Araç kiralarken kış lastiği olmasına ve 4×4 özellikleri bulunmasına dikkat ettim. Araç kiralarken marka model belirtemiyorsunuz, araçların sınıfları var ama genelde eşdeğer araçlar oluyorlar. Bize BMW X1 denk geldi. Fransa yollarında kullanması çok keyifli bir araç.
Fransa’da otobanlar oldukça pahalı. Lyon – Chambery arasına 11,2€ ödedik (Lyon – Cenevre arasına da 17€ ödeyecektik). Chambery’de AVM gibi bir yer mevcut. Dağ yoluna girmeden önce güzelce bir yemek yemenizi tavsiye ederim. Chalet kiralamamız sebebiyle oradaki Carrefour’dan evimizde pişirmelik şeyler aldık. Fransız peynirleri, şaraplar, dry-aged steak’ler derken bir baktık sepet dolmuş. Heralde bu aldıklarımız bize 1 hafta yeter düşüncesiyle arabaya geçtik lakin hiç de öyle olmayacak; üçüncü günde dolabı boşaltıp Val Thorens merkez carrefour’a gidecektik.
Chambery’den sonra vadiler kendini göstermeye başlıyor ve Albertville’den sonra dağa tırmanmaya başlıyorsunuz. Uludağ ve Kartalkaya’dan farklı olarak artık Moutier’den sonra etrafınızda gördüğünüz bembeyaz vadilerde bol miktarda pist var. Yollar açık. Kar yağdığında da çok güzel bakım yapıyorlar. Kolayca Val Thorens’e ulaşıyoruz. Val Thorens içerisinde trafik bir çember şeklinde tek yönlü. Böylelikle çoğu kazanın önüne geçiyorlar. Chalet’imizin adı Koh-i Nor. Arabamızı kapalı otoparka parkedip valizlerimizi alıp kendimizi odamıza atıyoruz.
24 Ocak 2015, 30 yaşıma basmama henüz var. Val Thoren’e usul usul kar yağıyor. Ağaçtan yapılma balkonumuza çıkıyor ve Elif’e sarılıyorum. Bir bardakta Jagermeister var elimde, diğerinde sevgilim. Henüz 30 olmadım ve Alplerdeyim. O geceyi hiç unutmuyorum hayatımda; yeni birşeylerin başlangıcı gibi. Avrupa’da kayağın merkezinde lüks bir bir yerde sevgilimle tatil yapabiliyorum. Tam ortada bir yerdeyim; çok imkana sahip olup hiç gerçekleştiremeyenlerden de değilim, hiç imkanı olmayıp yine gerçekleştiremeyenlerden de. İmkanların ve gücün lehimde oluşunu görmek ayrıca bir haz veriyor bana. Elif’e bir kez daha sımsıkı sarılıyorum; önümüzde beraber uzun yıllar var.
Odamız iki yatak odası, iki banyo ve mutfak salon birleşik bir ara kat daire gibi. Mutfağında bir mutfakta ihtiyaç duyabileceğiniz herşey mevcut. Dolap biraz küçük ama işinizi görüyor. Valizleri açmak, snowboard ve ekipmanını düzenlemek muhteşem keyif verici. Uzun bir tatilin ilk günü. Yatağa girdiğimde uzun bir süre uyuyamıyorum; aklımda yarın muhteşem dağların yamaçlarından aşağıya kayacağımı bilmenin heyecanı.
Ertesi gün soluğu ESF Kayak okulunda alıyoruz. Kayak derslerimizi daha önceden organize etmiştim. Ekip karışık olduğu için kayak gruplarının seviyeleri de karışık. 5 günlük grup dersi 165€. Tutar çok makul bir tutar. 5 gün boyunca sabah 9’dan öğlen 12’ye kadar ders yaptığınızı düşünecek olursanız özellikle. Dersler 5 seviye halinde veriliyor. İlk 4 seviye başlangıçtan ileri seviyeye kadar. 5. seviye ise Off-piste (pist-dışı) olarak geçiyor. Profesyonel bir hoca eşliğinde dağların pist olarak normalde kullanıma açılmamış alanlarına ve bol kara giriyorsunuz. Enerji patlamamı üstümden atabilmek için sabah gruptan ayrılarak off-piste derslere katılıyorum. Berat, Yeşim ve Elif de normal derslere katılıyor.
Off-piste kayışlarımı kaydetmek için Apple App Store’dan satın aldığım “Ski Tracks” isimli uygulamayı kullanıyorum. Bu uygulama cebimde telefonun arka planında benim eğim hız pozisyon v.s. tüm bilgilerimi kaydediyor. Çok başarılı bir program çünkü kayak yaptığım pistleri ve hızımı daha sonra Google Earth’e aktarabiliyorum. İlk gün hocanın peşinde kaybolduktan sonra bölgeyi tanımaya geliyor. Çok hızlı bir şekilde hiç durmadan hocayı takip ettiğiniz için ilk gün bölgeyi tanımak pek mümkün olmuyor (zaten pistten kaymadığımız için herşey daha da karışıyor).
Val Thorens’in merkezinde “Place de Caron” dediğimiz bölge var. Küçük bir alışveriş merkezi, ucuz pizzacıların olduğu bir merkez. Aynı zamanda ESF (Kayak okulu) ve kayak malzemesi kiralayan yerler de burada. Bu bölgeden pistlere doğru tek bir kayış noktası var, kaydığınızda geniş bir alana geliyorsunuz. O bölgenin adı da “Rond-point des Pistest” diye geçiyor. Tüm hocalar ve dersler burada başlıyor. Aşağıya doğru kaydığınızda pek çok telesiyej istasyonu mevcut; Peclet, Plein Süd, Les 2 Lacs, Â Moutiers v.s. pistlerine buradan ulaşılıyor.
İlk gün öğleden sonra her beraber pistleri gezmeye çıkıyoruz ama seviyeler eşit olmadığı için dağdan aşağıya inişlerde dur kalklar çok vakit kaybettiriyor. Eğer Alplere gidiyorsanız muhakkak sizinle aynı seviyede bir ekiple gidin. Şunu da belirtmemde bir fayda var; Uludağ gibi şıp orada şıp burada buluşabileceğiniz bir yer değil. Elif bana telefon açtıktan ancak 50 dakika sonra yanına ulaşabildim bir seferinde.
İlk günün sonunda Elif’le beraber Plein Süd’den çıkıp La Folie Douce’da ilk Apres-Ski partimize katıldık. Gerçekten bir kayak merkezi için “Eğlence-Yeniden” tanımlanmış diyebilirim. Elimizde biralarımız muhteşem müzikler eşliğinde keyifli dans figürleri sergileyip hafif alkollü bir şekilde dağdan aşağıya parti bitişinde iniyoruz. Koh-i Nor’un güzel bir yanı da Plein Süd pisti üzerinde olması. Â Place de Caron’a inmeden de direk otelinize girebiliyorsunuz.
İlk akşam Chaletimizde yemek yapıyoruz. Berat Usta’nın ellerinden harikalar bizi bekliyor. Herkesin biryerlerinde bir ağrı; beni yine uykusuz bir gece bekliyor, ertesi gün pistlerde savaşmanın heyecanı.
Off-Piste dersleri ile ilgili belirtmem gereken önemli bir nokta var. Öncelikle gerçekten iyiyseniz katılın -ki hoca zaten test ediyor, yeteneğiniz yeterli değilse sen gelme diyor- çünkü bazı yerlerde gerçekten doğaya karşı savaş veriyorsunuz. Ayakta bile duramadığınız yerlerde snowboard’un bağlamalarından tutup boardu kara saplayıp kaygan zemine tutunmaya çalışıyorsunuz. Bazen belinize kadar kara saplanıyorsunuz ve çıkmanız neredeyse imkansız. Bol kar ezilmiş pist gibi kesinlikle değil; durduğunuz veya saplandığınız zaman tekrardan harekete geçmek hiç kolay değil. Eğer rahatınıza düşkünseniz, dağın tepesinde elinizde içkilerle instagram fotoğrafı çekmek peşindeyseniz kesinlikle off piste derslerine katılmayın.
İkinci günümüzde Yeşim pastane-vari bir mekan keşfetti. Sandviçleri, değişik tatlıları olan bir yer. Küçük ve güzel dekore edilmiş. Rue du Soleil caddesinde üzerinde çeşitli mekanlar mevcut. Oraya giderseniz Fransız tatlılarına göz atmanızı muhakkak öneririm.
Bir akşam da Courchevel’e geçiyoruz. Courchevel’de İtalyan, Fransız mutfaklarının restorantlarını kolaylıkla bulabilirsiniz. Biz La Chabichou’dan yana tercihimizi kullandık ve keyifli bir yemek yedik. Courchevel gerçekten pahalı bir mekan. Meribel veya Val Thorens’de bulabileceğiniz restorantlara kıyasla çok daha yüksek bir bedel ödemeye hazır olmanız gerekiyor.
Les 3 Vallees bölgesini özetleyecek olursak; kayak düşkünleri için üç bölgede gayet güzel. Courchevel’de bolca ağaçların arasından kayabilirsiniz, Meribel tarafında ise ağaçlı ve ağaçsız bölgeler mevcut. Val Thorens bölgesinde hiç ağaç yok ama en yüksek noktası olan Cime Caron ile 3.200m’den kayma keyfi yapabilirsiniz. Dördüncü vadi olan Orelle’de ise muhteşem bir manzara ile aşağıya süzülebilirsiniz. Heryer de bolca Instagram ve Facebook fotoğrafı çektirmek mümkün olsa da lüks sadece Courchevel’de var. Bütçenizi aşmayacak durumda ise Courchevel tavsiyemdir ama eğer bütçe (tabii şimdi Alplere gitmek ile Bulgaristan’a gitmek elbetteki bir değil sebeple alplerin de bütçesini ona göre düşünmekte fayda var 🙂 ) kısıtınız mevcutsa Val Thorens çok güzel bir yer.
En güzel tatil hiç bitmeyen tatildir derler ama ben genelde bir hafta sonra sıkılırım. Özellikle yaz, güneş kumsal tatilleri benim için bir süre sonra işkenceye dönüşür ama burası kesinlikle öyle olmadı. İmkanım olsa bir ay en az kalırım burada. Yaptığım sporun her dakikasından inanılmaz keyif aldım. Eşlik eden değerli dostlarımız Makuloğulları ailesi ile çok keyifli vakit geçirdik. Eğer sadece Türkiye pistlerinde kayıyorsanız ve yeteneklerinizi bir sonraki seviyeye taşımak istiyorsanız muhakkak gitmeniz gerek.
Gidecek herkese şimdiden keyifli tatiller 🙂
Bir yanıt yazın