Pokemon benim orta okul yıllarıma denk geldiği -ve yatılı okuyup TV izleyemediğimiz için- genel kültürüne haiz olmadığım bir çizgi film. O zamanlar “Seni Seçtim Pikaçu” edalarıyla gezinenleri görmek mümkündü. Hatta yatakhane veya etütlerde abiler “Seni seçtim pikaçu” diyerek küçüklere birşeyler getirttirirlerdi.
Her ne kadar muhabbeti dönüyor olsa da benim hiç ilgi alanıma girmedi. O sebep kültürüne de haiz olamadım ama 2016 yılında bambaşka bir boyut ile karşıma çıktı “arttırılmış gerçeklik”.
Arttırılmış gerçeklik uzun zamandır dikkatimi çeken bir konuydu. Kendisiyle ilk tanışmamız 2010 yılına, iPhone 4’ün çıkışına dayanır. Telefonuma yüklediğim ilk uygulamalardan birisi “Wikitude” idi. Wikitude, Wikipedia’da ve Wikimapia’da bulunan koordinat içeren kayıtlara istinaden telefonun kamerasından bakarak arttırılmış gerçeklik yaratıyordu.
 Bu teknoloji ile ilk tanıştığımda hayran kalmıştım. Filmlerde gördüğünüz çevre ile etkileşimin gerçekleşmesinin temelleriydi. Kullanıcı sayısının azlığı ve teknolojik sebeplerle katma değere dönüşmesi zaman alacaktı. Lakin bir fikir olarak inanılmazdı.
Bu konuda gördüğüm en başarılı ikinci uygulama ise Flightradar24’e ait. Gökyüzüne doğrulttuğunuz zaman şuanda havadaki uçakları, uçuş güzargahlarını, hızlarını v.s. bilgilerini paylaşıyor.
 Kaç kişi bu uygulamaya para verip gerçekten şuanda havada giden bir uçağın detaylarını öğrenmek isterdi ki ? Heralde uçuş fanatikleri gibi daha limitli bir kesimin oyuncağı olurdu. Her ne kadar Wikitude benim gibi teknolojiye yatkın insanların -ki oldukça azız- oyuncağı ise bu da ancak alanıyla ilgilileri oyuncağı olabilirdi. Yukarıdaki fotoğraflarda da göreceğiniz üzere arttırılmış gerçeklik 2-boyut ile 3-boyut arasında sıkışmış durumda. Üst üste binen kutucuklar, yetersiz izleme alanı vs.
İşlerin gidişi Facebook’un Gear-VR 3D gözlükleri işin içine katması ile daha uygulanabilir bir hal aldı. Yazılımları, gerekli API’ler zaten vardı. Şimdi bunu 3. boyuta taşımak gerekiyordu ve arttırılmış gerçeklik 3D ile birleşti.
Ortaya çıkan sonuç ?
Arttırılmış gerçekliği hayata taşıyabilecek teknoloji işte orada duruyor. Augmented-Reality & Virtual-Reality. Sanal gerçeklik ve gerçek 3 boyut ile birleşince artık bir şehre gitmeden de o şehri gezmek, müzeleri gezmek herşey hakkında detaylı bilgi almak sonra bunları Evernote’a kopyalamak ve bir makaleye dönüştürmek artık sadece çocuk oyuncağı.
Peki esas konumuza dönecek olursak Pokemon Go bu durumda nerede yer alıyor ?
Pokemon Go aslında kitleleri sürükleyecek bir altyapıya el atmış durumda. Oyunda fiziksel olarak biryerlere gitmeniz ve birşeyler yapmanız gerekiyor. İnanın bana MMO oyuncuları o mesafeyi katedip oraya giderler. Bu hem tehlikeli bir durum hem de yeni bir pazarlama/reklamcılık çağının bir parçası.
Tehlikeli mi nasıl ? Öncelikle bu oyunların genel doğasında ne kadar çok çaba sarf ederseniz o kadar “elde edilmesi güç” eşyalara sahip olursunuz. Normalde 1 haftada elde edebileceğiniz birşey hemen size verilmek istenirse (bir nevi bonus promosyon) çoğu kişi ona hemen sahip olmak isteyecektir. Siz ona sahip olduğunuzda da oyunda daha iyi şeyler yaratılarak sizin elde etme tutkunuz hiç bırakılmayacaktır.
Bu sebeple aynı anda pek çok kişinin bir noktaya gitmesi sağlanabilir; konser gibi bunun zaafiyetleri var. Günümüzde malum terör olayları var. Diğer bir olumlu ve pazarlama içeren yanı ise insanları fiziksel olarak bazı dükkanlara / kafelere yönlendirebilirsiniz. Çapraz satış mantığı ile bunu Swarm-Foursquare zamanında denemeye çalışmıştı ama istediği penetrasyonu buradan yapamadı. Bir kahveye 20 lira vermeye alışmış kesim %20 indirim için o kadar detay/beğenme/yorum yapma ile uğraşmadı. Lakin burada “sanal mamül” satışı olduğu için ilişkilendirme kaçınılmaz olacaktır.
Hatta online reklamcıların bildiği CTR (Click-through ratio)’ya bir de PBR (Pass-by ratio) ya da Pass-thru ratio da eklenebilir.
Pokemon go türünün ilk örneği ama devamı muhakkak gelecektir. Arttırılmış gerçeklik ise geleceğin en büyük pazarlama araçlarındandır. Bence reklam önleyiciler ile nasıl savaşacaklarını düşünmektense dijital reklam ajansları bu alana yönelmelidir. Bu alandaki angajman diğer mecralara kıyasla çok daha başarılı olacaktır.
Bu arada en başta değindiğim noktaya gelirsek; Pokemon Go biz yatılılar için Pokeimam’dan ibaretti. 90’larda çocuk olanlara ithafen; o zamanın en keyifli flash animasyonu
Not: Küfür ve şiddet öğeleri içerir.
Bir yanıt yazın