Hiç düşündünüz mü daha hızlı hareket etsek hangi fırsatlar sahip olurduk ? Mesela İstanbul’da trafik olmasa ve gideceğimiz yere çok daha kısa sürede gitsek kendimize ayıracak ekstra zamanımız olurdu.
Ya bir kitabı daha hızlı okuyup anlayabilseydik ? Daha hızlı ders çalışabilseydik ? Daha hızlı düşünebilseydik ?
Hayatta birtek ölüme çare bulunamadı. Bu sebeple hayatta bie sınırlı surette verilen ama bizim sınırsızmış gibi tükettiğimiz tek kaynak aslında zaman. Bu “zaman” kavramından ise ancak “hız” ile faydalanabiliyoruz. Zamanımız belirli; bize hızımızı arttırmak kalıyor.
Çok detaya girmeyeceğim ama Albert Einstein’in ortaya koyduğu “Görelilik Kuramında” geçen “Zaman Genleşmesini” biraz incelediğinizde aslında hayatta para ile satın aldığımı birçok şeyin neyin temeline dayandığını görebilirsinz.
“Uzayda ne kadar hızlı hareket ederseniz, zamanda o kadar yavaş hareket edersiniz”. Teorinin açılımı bu. Şimdi gelin gerçek hayatımıza uyarlayalım.
Şöför kullanıyoruz. Sabah evimizden alıp bizi işimize bırakıyor, işimizden alıp evimize bırakıyor. Günümüz toplumunda zenginlik ibaresi ve lüks olarak görülen bu olay aslında bizim en temel ihtiyaçlarımızdan. Daha çok iş yapabilmek için daha çok iş gücü sahibi olmak; bir nevi zaman satın alıyoruz burada.
Yanınızda personel çalıştırmak, işinizi büyütmek herşey insanların daha hızlı çalışamamalarından kaynaklı olarak başkalarının zamanlarını satın almamızdan ibaret.
Farkında olun! Hayatınızda size sınırlı verilmiş tek kaynak zaman. Giden zaman geri gelmez; ecel gelmişse gitmemek olmaz.
Hayatın farkında olun. Ya hızlanıp zamanı yavaşlatın, ya da yavaş gidecekseniz zamanın kıymetini bilin.
Bir yanıt yazın