Onay Arayışı ve Özgüven Hakkında

Son zamanlarda gözlemlediğim bir konu ise kişilerin onay arayışı üzerine.

Sosyal bir hayvan olan insan, neslini sürdürmek için sürü psikolojisi içerisinde hareket etmek ister. Sürü konfor alanıdır keza. Tabi bu da ait olunması gereken bir sürüyü de beraberinde getirir.

Birlikte kuvvet doğar sözüne bakacak olursak sürü içerisinde olmak kabul gören bir olgudur. Sizi olumsuz anlarınızda destekler, sorununuz olduğunda paylaşabilirsiniz ve bir hasar varsa tüm sürüye dağılır. Aslan da bir sürüye saldırır ama sadece bir tane ceylanı parçalar. Sürü onu kurban verip aslandan kurtulur.

Peki bu sürüye ait olmanın bir bedeli varmı? Mesela devletlerde sürüye ait olmanın bedeli vergilerdir. Özel okullarda farklı sürülerin farklı maliyetleri vardır; çoğu para üzerine dayalıdır. Yetişkin yaşamında da örneğin Rotary gibi sürülerde de varlık sahibi olmak nüfuz sahibi olmak gerekir. Sürünün her zaman bir bedeli vardır. Kimisi ödeyebilir, kimisi ödeyemez ve gider.

Bugün bir sürü bedeli olarak gördüğüm “Onay Arayışı” kavramından bahsetmek istiyorum. Bazı kişilerde bir sürüye ait olmanın bedeli düzenli olarak sürü üyelerini mutlu etme ve onaylarını almaktan geçiyor. Bu durumun da aslında kişi üzerinde uzun vadeli psikolojik baskıları ortaya çıkıyor.

Kişinin öncelik sıralaması ilk hasar görenlerden oluyor. Kişi kendi ihtiyaçlarını önceliklendirmektense sürünün taleplerini önceliklendiriyor ve gerçekten o’na ihtiyacı olanları göremez duruma geliyor. Bu da koşulsuz bağları olan ailesi ve birinci derece sevdikleri ile arasındaki bağların güçsüzleşmesi ile sonuçlanıyor.

Bu durum kişinin onun için gerçekten önemli olan şeyleri yapamaması ile devam ediyor. Vaktini ve ilgisini sürünün memnuniyeti için harcadığında önemli konulara vakit ayıramıyor ve yapması gerekeni gerçekten yapamıyor. Aynı zamanda fikir ayrılığına düşmeyi onaylanmamak olarak anlayarak “kaygı” durumu ile karşılaşıyor. Acaba günümüzde “anksiyete” için SSRI kullanan kaç kişi anksiyetesinin sebebine inebiliyor?

Bu konunun köküne inildiğinde ise kişinin kendine olan öz saygısı ortaya çıkıyor. Güven ortamında desteklenerek büyütülmüş bireylerde özgüven oluşumu sağlıklı bir şekilde gerçekleşiyor ve kişinin onay arayışı gibi bir ihtiyacı ortaya çıkmıyor. Eğer kişi büyüdüğü esnada ailesinden o güveni alamadıysa ileride ailesinde alması gereken temel ihtiyacı başka sürülerde arayacağı için bulduğu sürü için de her şeyi yapabilecek hale geliyor.

Bu kişiler güvensizliklerini ise bazı belirtiler ile hissettiriyorlar

  • Sürekli olarak kendini savunma ihtiyacı
  • Eleştiriye karşı aşırı hassasiyet
  • Kendine karşı güveni olmama -Ben bunu yapamam gibi tavırlar-
  • Sınır koyamama

Bu konu yaşamı boyunca topluma katkıda bulunması beklenen bireyin beklenen performansı gösterememesi ve kendini keşfedememesi ile sonuçlanıyor. Sonuç? Sürüklenen kayıp bir birey.

Bu blog yazısı daha çok kendime not oldu açıkcası. 5.5 yaşında bir oğlu olan bir baba olarak üzerime düşen ciddi bir sorumluluk olduğunu daha iyi hissediyorum. Kimsenin evladının bu sarmala düşmemesi dileğiyle.


Yazılar eğer ilginizi çekiyorsa aşağıya eposta adresinizi yazarak abone olabilirsiniz

Her yeni makale yayınlandığında size e-posta gönderilecektir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir