Hoşgeldin 30! Daha seninle yapacağımız çok şeyler var…

Bir insanın bu hayata gözlerini açmasıyla bir nehrin kaynağından doğması pek benzer. Su gibi insan da hayatta akar kendi yolunu bulur. Kader denilen de bu yolda gidilen yolculuktur. Suyun duvarlara çarparak, toprağa emilerek, yağmurlara kavuşarak ilerlemesi gibi insan da düşer; düşmeyi öğrenir, kalkar; kalkmayı öğrenir. Hayat onu sürükler, o da zorluklarına göğüs gererek küllerinden doğar, yeniden şekillenir.

Hayata gözlerimi Ege’nin küçük bir kasabasında açtığımda iki dedem de tarım işindeydi. Babam bir ailenin bir oğluydu, annem üç kardeşin ortancası. Bir bireyin kendini keşifte çıktığı yolculuğun ilk adımıydı ve diğer her birey gibi önce çevremi öğreniyordum. Su gibi; su olduğunun farkına varmadan yatağının şeklini alıyordum. En büyük şanslarımdan birisi ailemin okumuş iyi eğitimli olmasıydı. İlk okula başladığımda herkesi kendim gibi zannediyordum; oysa evinde bir kitaplığı veya ansiklopedisi olan kaç aile vardı ki ?

İlkokul yılları hızlı geçen yıllardı; “Şimdi okullu olduk…” derken mezun ediyorlardı bizi. İlk defa aynada yarış atını gördüm kendimde. Kavga ederken, bağırışır bahçede oyun oynarken aslında ufak ufak bir amaç için hazırlıyorlardı beni. Çevreni tanıma süreci devam ediyordu. Okul, dersler, arkadaşlar, eş dost ahbap derken ilk okul yıllarına elveda edip daha yüksek amaçlar için İzmir’e gittim.

Onbir yaşımdaydım İzmir’de bir okulun yatakhanesinde tanımadığım yirmi kişiyle beraber uyuduğumda ilk. Hayatımın onbir yılı geride kalmıştı; amaçlarım hep daha ileriyeydi. Hedefler çıtalar yükselmişti. Daha fazla şey başarmak gerekiyordu. Daha fazla başarmak için daha çok çalışmak gerekiyordu. Hayatında aslında birebir sahip olduğun pek birşey yoktu. Bir ailen vardı, bir de üç beş arkadaşın; onlar da dönemsellik taşıyordu üzerlerinde.

İzmirdeki ilk yolcuğum dört yıl sürdü, onbeş yaşıma geldiğimde yeni hedefime doğru yola çıkmıştım. Daha iyi okullar, daha belirgin çizgiler hayatım olmuştu. Okul ve aile dışında sevgililer de hayatımıza girmeye başlamıştı. Hala daha çevreyi tanıma süreci devam ediyordu; uzakta kalıp aileni özleme, derslerde başarısız olup üzülme, sevgilinle kavga edip içine kapanma. Hayat bize biz daha kendimizi tanıyamamışken çok farklı yüzlerini gösteriyordu. Aynı sıraları paylaştığım herkesin hikayesi farklıydı; hayat hepimize farklı davranıyor, başka yüzünü gösteriyordu. Hepimiz bi akarsunun kolları gibiydik; aynı istikamette farklı yollarda giden hayatlar.

Üniversite beni Ankara’ya sürüklediğinde yine geride insanlar, duygular bıraktım. Aslında alışıktım da hepsine. Yeni bir yarış, yeni bir kulvardı sadece. Onsekiz yaşındaydım, okumam gereken bir üniversitem, bir evim ve bir arabam vardı. İlk nefesimi aldığım günden bu zamana onsekiz yıl geçmişti ve benim çevremdeki kafes yavaşça kırılmaya başlıyordu. İlk çatlaklarını duyuyor; göğüs geriyordum ama aslında buz dağının sadece görünen yüzüydü bu.

En kolay olanı yaptım; önümdeki tüm engelleri sırasıyla aştım. Okulu bitirdim, stajlarımı bitirdim, yüksek lisansımı ve askerliğimi bitirdim.

Herşey başladığında kaynağından doğan akarsuyun denize kavuşma anı gibiydi; uçsuz bucaksız ve amaçsız. Geriye sadece yaşamak, hatta hayatta kalmak kalmıştı. Kafes kırılmış, artık bir birey olmayı seçmiştik. Hayat ilk defa gözünü kırptı ve ben aynada kendimle karşı karşıya geldim.

Yirmibeş yaşımı yeni bitirmiştim. Okullar bitmiş, askerlik bitmişti. Artık bir işe gir, biraz yaşar sonra da kaynağından doğduğun gibi kaynağına veda edersin diyorlardı. Oysa, oysa ilk defa o ayna ile karşı karşıya kalmıştım. Hayatta ilk defa kendimle başbaşa kaldım. Amaçsız, hedefsiz bir andı. Bir sonraki adımını bilemeyen birisi gibiydim ve o gün karar verdim önce kendimi tanımaya.

Kendimi tanımaya başladığımda doğduğumdan bugüne yirmialtı yıl geçmişti. Bu hafta otuz yaşıma bastım. Benden beklenenleri yapalı yirmialtı yıl, kendimi tanıyalı dört yıl oldu. O dört yıla kocaman bir hayat sığdırdım ve anladım ki daha yapacak çok şeyim var.

Bugün otuz yaşımdayım; yirmisekizimde verdiğim evlilik kararını gerçekleştiriyorum.

Bugün otuz yaşımdayım; onsekizimde kurduğum hayallerin peşinden gidiyorum, Aşk’ı onaltımda yaşadığım gibi yaşıyorum.

Bugün otuz yaşımdayım; geri kalan yıllarımda daha da güzel başarılara imza atabilmek için mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir şekilde çalışıyorum.

Hoşgeldin 30! Daha seninle yapacağımız çok şeyler var…

Orcun_Baslak_Dogumgunu_30


Yazılar eğer ilginizi çekiyorsa aşağıya eposta adresinizi yazarak abone olabilirsiniz

Her yeni makale yayınlandığında size e-posta gönderilecektir.


Yorumlar

“Hoşgeldin 30! Daha seninle yapacağımız çok şeyler var…” için bir yanıt

  1. Elif Elif avatarı
    Elif Elif

    Sevgili, hep öyle icten hep öyle sıcak ve sevgiyle kalalım ki 16 yasında yasadığımız gibi devam etsin Aşk…
    Kalemine yüreğine sağlık💘

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir