The City of Dreams

Bu biraz gecikmiş bir blog yazısı.

Avrupa’da pek çok yeri gezmiş olsak da ne hikmetse Amerika’ya gitmekte çok geciktik. Günümüzde vize randevuları çok zorlayıcı olabiliyor. Biz de yaklaşık 9 ay süren bir bekleme sürecinden sonra randevumuza gidip 10 yıllık vizemizi aldık.

Tabi Amerika vizesi için Avrupa gibi önceden rezervasyon/uçak bileti almanıza gerek yok. Hatta başvuruda özellikle almayın vize çıkmayabilir diyorlar. Vize sistemleri bende Schengen’e göre kat ve kat daha iyi.

Neyse, ramazan bayramında denk getirdik. Çok spontane oldu. Hadi gidelim dedik ve 3 gün sonrasına bilet aldık. Hedef New York.

Orçun Başlak, Elif Başlak, New York

Daha önce iş sebebiyle San Francisco’ya uçmuş birisi olarak New York uçuşu kısa geldi. 9 saat civarındaydı galiba. Film izleme vb. derken yolculuk hızlı geçti. JFK’e indiğimizde otele gitmek için metro vb yerine taksiyi tercih ettim. Keza gökdelenlerin arasında kaybolmak istiyordum.

World Trade Center'dan New York görüntüsü.

Manhattan’a geldiğimizde yoğun trafik ve gölgelenlerin gölgesinde kaldık. Her yer cıvıl cıvıl. İnsanlar, koşuşturmalar. İstanbul’dan asla vazgeçemem ama o kaosu o kadar cezbedici geldi ki bana anlatamam.

Can Başlak, Orçun Başlak, Times Square

Şehir plancıların muhteşem bu iş çıkardığını söyleyebilirim. Tüm Manhattan’ı aşağıdan yukarıya kesen büyük ana caddeler ve onları doğu-batı istikametinde kesen sokaklar. Hepsi de numaralanmış. Doğudan batıya caddeler 1st, 2nd Avenue şeklinde sıralı. Sokaklar da en güneyde 1st street olarak başlayıp 70-80 lere kadar uzanıyor. Mesela 59st’de Central Park başlıyor.

Can Başlak, Orçun Başlak, Central Park New York
Orçun Başlak, Elif Başlak, Central Park

İnsanların kaosundan kaçıp gitmek istedikleri ama bir türlü gidemedikleri bir şehir New York. Benim gibi kaosu sevenleri ise içine çeken bir yer. Otelimiz 44’üncü caddedeydi o sebeple her yere erişimimiz kolaydı. Satın alırken yüksek odalarından birisini tercih etmiştim o sebeple bizi odamızda güzel bir manzara bekliyordu.

Tabi ilk gün “haliyle” insan jetlag oluyor. Anlatanlar kolay anlatıyor erken uyuyorsun veya uyumuyordun çözülüyor diye ama aslında öyle kolay birşey değil. Ben iki Amerika uçuşumda da jetlag’dan çıkmam 3-4 gün sürdü. Burası da istisna değildi tabi haliyle.

O sebeple kendimi duş alıp manzara eşliğinde kimselerin uyanmadığı saatlerde çok kahve içerken buldum.

Benim Amerika’ya gitmem 38-39’uma denk geldi. Oysa ilk Alper ziyaretimi 29’umda yapmıştım. Amerika’yı da muhtemelen daha erken yapabilirdim ama hem Solarian’ın kuruluşu, hem Can’ın doğumu hem de Covid galiba bana -ve kendim olmaya- epey zaman kaybettirdi.

Val Thorens’de Koh-i Nor’un camlarının önünde çekilip altına “Still not 30” yazdığım bir fotoğrafım vardı instagramımda -o zamanlar instagram kullanıyordum-, bu da “Still not 40” yazdığım fotoğrafım oldu.

Çok merak ediyorum “Still not 50” nerede gelecek 🙂

Amerika’yı her ziyaret eden gibi ilk gittiğimiz yer özgürlük anıtı oldu.

Can Başlak, Orçun Başlak, Özgürlük Anıtı, Statue of Liberty
Elif Başlak, Orçun Başlak, Statue of Liberty, Özgürlük Anıtı

Özgürlük anıtına gitmek yorucu bir faaliyet bu arada. Ciddi sıraya giriyorsunuz ama Türkiye’ye de gelen turistler için neresi değil ki?

Özgürlük anıtı botunun yanaştığı iskeleden az yukarıya yürüdüğünüzde ise o meşhur boğa heykeline geliyorsunuz.

Can Başlak, Orçun Başlak, New York, Charging Bull

Bu boğa heykeli benim için biraz da “Father and son thing”. Can’ın bu yaşında buraya geldiği için ayrı bir mutluyum açıkcası çünkü benim ailem için Türkiye içerisinde seyahate gitmek normal birşeydi lakin yurt dışı seyahatlerinde ben yoktum.

Benim içinse yurt dışına seyahata gitmek normal birşey ve artık herşey o kadar erişilebilir ki Can için dünyanın herhangi bir yerine gitmenin çok da önemli bir olay gibi olmasını istemiyorum. Bir sabah kalktığında dünyanın diğer ucuna gidip yemek yemek isteyebilmeli ve bunu gerçekleştirmek için zerre düşünmemeli. İmkanlar, imkanlar.

New York Wall Street Metro Subway

New York’da metro ağı gerçekten iyi düşünülmüş ama sanki Londra vb daha iyi gibi hissettim. Avrupa şehirlerinde metro istasyonları daha bir istasyon istasyon. New York’da ise mesela bir sokağın 4 köşesinde girişi olan, alışkın olmayan gözlerin kolaylıkla yakalayamadığı halkla bütünleşmiş bir sistem. Avrupada ve Türkiye’de metro girişleri hep bir cafcaflıdır. Kocaman tabelalar vardır. Burada ise yeşil renkli küçük ufak fazla reklam edilmemiş ve sanki bir alt sokaktan yürüyormuşsun hissi veren metro girişleri mevcut.

Bir sonraki ziyaret noktam dünya ticaret merkezi oldu. Ziyaret etmesem olur muydu? Olurdu bence ama o bölgede Can’la sohbet etmek en keyif aldığım konulardan birisi oldu.

Can Başlak, Orçun Başlak, Dünya Ticaret Merkezi, WTC, New York

O’na uzun uzun 9/11’ı anlattım. Kulenin özelliğinden bahsettim, neden yapıldığından. Yabancı bir şehirde oğlunuzla sohbet etmek, tarih ve kültür konuşmak o kadar farklı bir hissiyat ki. Yine o ender “father and son” durumlarından birisi. Olaylar karşısındaki şaşkınlığı, sonra soru sorması ve kendince varsayımlarda bulunması yüzünüzü gülümseten bir durum.

New York from WTC
Orçun Başlak, New York, World Trade Center

New York’da çok sevdiğim bir şeyi tekrar keşfettim, baştan aşağı cam olan binaları ve ofisleri.

İnsanın düşünmek için, kendiyle kalmak için ferahlığa ve güneş ışığına ihtiyacı oluyor. Solarian’ın ofisini değiştireceğimiz bu günlerde bu tema hep aklımda. Boydan boya cam.

New York’da gezilecek çok yer var, sakin yerleşim Brooklyn’den kaosun ve terörün olduğu Harlem/Queens/Bronx taraflarına kadar.

Manhattan’ı genelce özetlemek için şöyle diyebilirim, iş hayatı en güneyde Wall Street ve dolaylarında (Downtown Manhattan) akıyor zaten gökdelenlerin esas kısımları da orada. En zengin noktası ise Central Park’ın sağı ve solu olarak nitelendirebileceğimiz Upper West Side ve Upper East Side. Downtown’dan Central parka doğru iş hayatından daha konuta doğru bir geçiş var.

Detaylı bir blog yazısı yazmaya kalksam anlatacak çok şey var burası yine keşfetmeye vakit ayırmanız gereken bir yer. Bence gidin ve kaybolun. Bolca yürüyün. Brooklyn’i Manhattan’a bağlayan Manhattan Bridge üzerinden de muhakkak yürüyün.

Can Başlak, Manhattan Bridge

Şehrin keyfini çıkartın. İstanbul gibi, imkanı olana sunacak çok şeyi olan, olmayana da çektirecek çok çilesi olan bir şehir.

Keyifli seyahatler.

Can Başlak, New York Starbucks
Elif Başlak, Can Başlak, Orçun Başlak, Jersey City
Orçun Başlak, Can Başlak, Central Park


Yazılar eğer ilginizi çekiyorsa aşağıya eposta adresinizi yazarak abone olabilirsiniz

Her yeni makale yayınlandığında size e-posta gönderilecektir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir