Değerli dostum Hüseyin Çolak ve ailesi ile “Anadolu Liseleri” sınavı için bir okulda karşılaşmıştık. O ilkokulda B şubesinin en iyi öğrencisiydi, ben A şubesinde ikincilik için yarışıyordum. Okulun istinat duvarı şeklindeki bahçe duvarında güneşten kendimizi korumaya çalışırken annelerimiz öğüt veriyordu; “Bu sınavı kazanın hayatınız kurtulacak”.
İnandık tabi ne yapabilirdik ki ?
Sonra İzmir’de İTK’ya girdik; sınavdan güzel bir puan almıştık ama nedense ailemiz bizi özel okula göndermişti. Ortaokul sonuna doğru yine bir sınav maratonu vardı, İzmir Atatürk Lisesini kazanırsan hayatın kurtulur dediler; kazandım. Lise son sınıfa geldiğimde hala aynı muhabbet vardı; güzel bir üniversiteye girersen…
Sonra Bilkent; sonra Oxford sonra iş hayatı derken bu sefer de iş hayatının statü kavgası başladı. Bu arada cep telefonları bir devrim geçirdi ve zaten kendine ayıramadığın zamanının bir kısmını da sosyal medya tüketmeye başladı.
Süreçler fazlalaştı, sosyal medya çeşitlendi derken artık süreçler unutulur, üstün körü yapılır oldu. Sosyal medya zamanınızdan çalmak için efor sarfeder oldu, pazarlama gelirinizden daha büyük bir pay elde edebilmek için uğraşır oldu. Bu sırada da artakalan zamana şirketler maaş olarak size para ödemeye başladı.
Şirketler sizi yükseltip daha fazla zamanınıza talip olmaya başladı, keza sosyal medya da sizi pohpohlayıp daha fazla zaman istedi. Bir yanda aileniz de dolayısı ile daha fazla ilgili beklemeye başladı ama bir günün yirmi dört saat olduğu gerçeği hiç değişmedi. Size kimse harcamanız için daha fazla zaman vermedi. Aksine “… hayatınız kurtulacak” diyen insanlar sizin vaktinizi değerli yaşlarınızın değerli dakikalarını bu süreçte takas ettiklerini göremediler; bizde okuldan aslında “Yarış atı” olarak çıktık. Herşeyde rekabetçi, her konuda hırslı yarış atları.
Bu süreç sonrasında fark ettim ki oradan oraya sürüklenmenin en büyük bedeli insanın yaratma yetisinin kaybolması bence. O sebeple günümüz teknolojilerini biraz avantajıma çevirmeye karar verdim. Madem yarış atı eğitimi almıştım bari en azından kendi sevdiğim kulvarda koşayım istedim; herşey böyle başladı.
Hayatımdan ilk çıkardığım uygulama Swarm oldu. Sağa solar check-in yapmak veya insanların nerede olduğunun gerçekten beni ilgilendirmediğini fark ettim. Swarm insanların lüks yerlere gidip bunu herkese bildirmek için kullandığı bir uygulama halina gelmişti (kendim dahil). Bu bana bir mekana giriş yaptığımda o mekani inceleme fırsatı verdi; kafamı ekrana gömmekten biraz daha kurtuldum.
İkincisi eşimin bileğinin kırılması sebebiyle instagram oldu. Nazara inanırım. Hesabımı komple kapattım.
Bir diğeri iPhone’un notification sistemini futursuzca seni programı açtırmaya davet eden Facebook oldu. Facebook hesabım pek çok uygulamaya girişte kullanıldığı için hesabımı komple kapatmadım ama tüm cihazlarımdan uygulamalarını kaldırdım. iPhone facebook ve onun tonlarca uyarısı harici çok daha güzel.
Ah birde Whatsapp var. Whatsapp iletişimimi de azalttım. Whatsapp’ın sürekli iPhone ekranına bakma zorunluluğu var. Onun yerine PC’de ve telefonda kullanabileceğim bir uygulama olan Telegram’a geçtim. Düzenli olarak haberleşmemin gerektiği eşim, ailem ve iş grubumu komple telegrama geçirdim. Bu sayede çalışırken de telefon ekranına bakmak zorunda kalmıyorum. Konuşmalarım ayrıca mobil cihazlar iPhone, iPad evdeki Mac şirketteki PC arasında senkronize. “Ne demiştim?” diye heryerden erişebiliyorum. Whatsapp’da bu bilgi sadece telefonun içerisinde tutuluyor. Bu sayedede telefon hayatımın vazgeçilmez bir parçası kısmını sadece telefon kullanmak zorunda olduğum durumlardan (araç, seyahat v.s.) ibaret oldu.
Bu 4 uygulamanın hayatımdan çıkışı Sabah %100 olan pilimi akşam %70 olarak eve dönmemi sağladı. iPhone 6 kullanıyorum bu arada plus değil.
Sosyal medyanın benden çaldığı zamanı hayatımda yapmak istediklerimi kanalize etmek için “Verimlilik” üzerine başarılı birkaç uygulamayı hayatıma entegre etmeye karar verdim.
1) Wunderlist:
Wunderlist çok basit bir yapılacaklar listesi. Aşağıdaki ekran görüntüsünde sol taraftaki. Konularına göre yapılacakları belirliyorsunuz hatta isterseniz wunderlist kullanan başka arkadaşlarınızla ortak to-do’lar yapabiliyorsunuz. Yazılımın yine en güzel özelliği Mac, PC, iPhone ve iPad’lerde senkronize çalışması. Sürekli telefon ekranına bakıp veri girmeme gerek yok. Telefon sadece bir hatırlatıcı görevi görüyor uyarı sistemiyle. Zamanımızın çoğunu ekran karşısında geçirdiğimiz bu durumlarda bence ideal bir uygulama.
2) Sunrise calender
Sunrise calender takvim hizmeti sunan çeşitli servisleri birarada toplayan bir yazılım. Aşağıdaki ekran görüntüsünde sağda görebilirsiniz. Şirket ile ilgili süreçlerimi Exchange sunucusundaki takvimimde, özel işlerimi iCloud üzerindeki takvim uygulamasında tutabiliyorum. Ayrıca Elif’le paylaştığım ve tüm ailemle paylaştığım bir takvimim de mevcut. Haftaya başlamadan akıldaki süreçleri organize etmenin çok faydasını görüyorum. Geriye dönüp baktığımda da nerede ne zaman ne yaptığımı görebiliyorum.
Eğer kendinizi telefon ekranına gömmekten biraz olsun uzaklaşmak, hobilerinize, ailenize ve yapmak istediklerinize vakit ayırmak istiyorsanız vaktinizi sizden çalmak için emek harcayan uygulamalardan uzak durun. Kendinize ve ailenize zaman ayırın. Teknolojiyi lehinize kullanın. Zamanı geçince, ayıracak zaman da kalmıyor.
Hiç düşündünüz mü Facebook’ta neden “Beğenmedim” tuşu yok ? Neden sadece beğenebiliyoruz ama beğenmediğimizi söyleyemiyoruz ? Düşünün anlayacaksınız…
Bir yanıt yazın